Sosyal sorumluluk bilincine baktığımızda doğal çevre ve sosyal çevre olarak iki konu karşımıza çıkar.
Doğal çevre insanlarla birlikte bütün canlı türlerini ilgilendirir. Günümüzde doğal güzellikler, tarihi miraslar, yer altı ve yer üstü suları, suların içindeki canlılar, daha doğrusu “yeryüzü” adeta tehdit altındadır. Bu tehlikenin farkına varıldığında geç kalındığı anlaşılacak ve iş işten geçmiş olacaktır.
Bu bağlamda bireyden toplumlara ve milletlere, milletlerden oluşan devletlere kadar ortak bir bilinç, evrensel bir bilinç, evrensel bir mesuliyete ihtiyaç vardır.
Çevreci bir yaklaşımla okunduğunda “Rahman” suresi bir anlamda “çevre suresi” olarak ele alınmaktadır. Bu surenin sadece 7 ve 8’inci ayetleri bu hususta gerekli mesajı vermekte. Allah’ın gökyüzünü yükselttiği, kainatta düzen ve dengeyi koyduğu bildirilmekte ve bu dengeye müdahalede aşırı gidilmesinin büyük bir hata ve gaflet olduğu anlatılmaktadır.
Konuyla ilgili ayet ve hadislerin sayısı bir hayli fazladır. Ancak bunlar çok uzun ve geniş muhtevaya sahiptir. Merak ettiğimiz asıl mesele şudur. Son aylarda gün geçmiyor ki tarihi misyonu olan bir binamız, bir camimiz yanmasın. Söylemlere bakınca “metruk eski bina, boş bir eski ev, vakıflara kayıtlı cami, sahipsiz ahşap ev” gibi yuvarlak sözlerle geçiştirilen bu acıklı durum inandırıcı olmuyor. Ormanlarımıza gelince aynı anda üç ya da dört yerde yangınlar çıkabiliyor. Efendim sabotaj şüphesi varmış ifadeleriyle geçiştiriliyor. Neticeye baktığımızda yanan yerlerin, yakılan metruk evlerin ve ormanların hepsinde rant kokusu, çıkar ve menfaatler söz konusudur. Ancak şunu hiç unutmayalım. “Ammenin menfaati ve çıkarı şahıslarınkinden çok önce gelir.” Artık bu vahşetlere dur demenin zamanı gelmiştir ve geçmektedir…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
Yangınlar ve ekolojik denge
Doğal çevre insanlarla birlikte bütün canlı türlerini ilgilendirir. Günümüzde doğal güzellikler, tarihi miraslar, yer altı ve yer üstü suları, suların içindeki canlılar, daha doğrusu “yeryüzü” adeta tehdit altındadır. Bu tehlikenin farkına varıldığında geç kalındığı anlaşılacak ve iş işten geçmiş olacaktır.
Bu bağlamda bireyden toplumlara ve milletlere, milletlerden oluşan devletlere kadar ortak bir bilinç, evrensel bir bilinç, evrensel bir mesuliyete ihtiyaç vardır.
Çevreci bir yaklaşımla okunduğunda “Rahman” suresi bir anlamda “çevre suresi” olarak ele alınmaktadır. Bu surenin sadece 7 ve 8’inci ayetleri bu hususta gerekli mesajı vermekte. Allah’ın gökyüzünü yükselttiği, kainatta düzen ve dengeyi koyduğu bildirilmekte ve bu dengeye müdahalede aşırı gidilmesinin büyük bir hata ve gaflet olduğu anlatılmaktadır.
Konuyla ilgili ayet ve hadislerin sayısı bir hayli fazladır. Ancak bunlar çok uzun ve geniş muhtevaya sahiptir. Merak ettiğimiz asıl mesele şudur. Son aylarda gün geçmiyor ki tarihi misyonu olan bir binamız, bir camimiz yanmasın. Söylemlere bakınca “metruk eski bina, boş bir eski ev, vakıflara kayıtlı cami, sahipsiz ahşap ev” gibi yuvarlak sözlerle geçiştirilen bu acıklı durum inandırıcı olmuyor. Ormanlarımıza gelince aynı anda üç ya da dört yerde yangınlar çıkabiliyor. Efendim sabotaj şüphesi varmış ifadeleriyle geçiştiriliyor. Neticeye baktığımızda yanan yerlerin, yakılan metruk evlerin ve ormanların hepsinde rant kokusu, çıkar ve menfaatler söz konusudur. Ancak şunu hiç unutmayalım. “Ammenin menfaati ve çıkarı şahıslarınkinden çok önce gelir.” Artık bu vahşetlere dur demenin zamanı gelmiştir ve geçmektedir…