12 Nisan 1985 tarihinde Yükseköğretim Kurulu merkez binasında verilen konferanslar ne yazık ki yıllarca göz ardı edilmiştir. Ta ki 15 Temmuz 2016’ya kadar. “Türkiye’de anarşi ve terörün sebepleri ve hedefleri” isimli eseri ben defalarca okudum. Acaba niçin bu eserdeki meseleler ört bas edildi, dikkate alınmadı diye ister istemez aklımdaki soru işaretleri gitmiyor. Mustafa Kemal’in en çok güvendiği unsur olan Türk gençliğinin büyük bir bölümünü bünyesinde bulunduran üniversitelere el atarak gençliğimizi bölücü, yıkıcı akımların ve terörün malzemesi haline getiren ihanet odaklarının niyet ve maksatlarını, uygulama ve taktiklerini ve son Türk Devleti’ni parçalamaya, ele geçirmeye yönelik hedeflerini gözler önüne sermek üzere ilgili makamların üniversite camiasına verdiği konferanslar son derece önem arz etmektedir.
Bu kitapta a) şıkkı olarak 'Nurculuk'tan şöyle bahsedilir. 1873 yılında, Bitlis ilinin, Hizan kazasına bağlı İsparit nahiyesinin Nurs köyünde doğan Saidi Nursi tarafından esasları ortaya konulan bir tarikat faaliyetidir. Önceleri Saidi Kürdi olarak tanınıp bu unvanı kullanan ve soyadı kanunu çıktıktan sonra, doğduğu Nurs köyüne izafeten Nursi soyadını alan Saidi Nursi Meşrutiyetin ilanından sonra Bitlis ve havalisinde Şeyhlik faaliyetlerine başlamıştır. Daha sonra İstanbul’a giderek siyasete atılmış ve “İttihadı Muhammed’i” cemiyetinin kurucuları arasında yer almıştır. Volkan gazetesinde çıkan yazıları ile 31 Mart vakasını körüklemiş, aynı tarihlerde “Kürt Teali” cemiyetine girmiştir. 1925-1953 yılları arasında birçok kere muhtelif yerlerde ikamete mecbur tutulmuştur. 23 Mart 1960 tarihinde Urfa’da vefat etmiştir. Ancak yetiştirdiği öğrencileri ve müritleri günümüze kadar faaliyetlerini devam ettirmişlerdir. “Nur Medreseleri” olarak adlandırdıkları evlerde “Nur Risaleleri okunup tasvir edilmesi şeklindeki faaliyetleri bir zaman sonra önemli bir taraftar kitlesine ulaşmıştır. Risalelerin dışındaki yayın organlarıyla da görüşlerini yaymakta ve önemli gelirler temin etmektedirler. Bunlar 12 Eylül 1980 sonrasında kendi mensupları arasında örgütlenmeye yönelmişlerdir. Diğer taraftan Devlet kuruluşlarında kadrolaşmayı amaçlayan bu nurcuların “Eğitim kurumlarına” büyük önem verdikleri, her seviyede öğretmen ve öğrenci kademesinden taraftar temin etme çalışmaları tespit edilmiştir. Adı geçen eser: sayfa 116
İrticai unsurların durumu kısaca şöyledir. “Türkiye’de İran’daki gibi devrim yapılabilir fikrine kapılan bazı kimseler ülke sathında propagandaya yönelmişler, çok yönlü ilişkilerin içine girmişlerdir. Öyle ki parlamenter demokratik sistem içindeki iktidara gelinebilir fikrinde olan bu unsurlar 6 Kasım 1983 seçimleri sonrasında çok yoğun bir şekilde faaliyetlerini hızlandırmışlardır. Özellikle Devlet kuruluşlarında kadrolaşma yönündeki çalışmaları gözden kaçmamıştır. Bilakis Nurcular’ın taraftar temini için medrese olarak kullanıldıkları evlerin ve dershanelerin sayıları hızla artmıştır.
İşte kısaca özetlemeye çalıştığım bu mevzuda FETÖ denilen terör başı sivrilmiş ve sahip olduğu oy potansiyeli ile devletimizi ele geçirmeye çalışmıştır. Gerek müftülük yıllarımda, gerekse emekli olduktan sonra devamlı anlatmamıza, yazmamıza karşılık sadece nefretleri üzerimize çektik. Yine de inşallah yazacağım.
DEVAM EDECEK...
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
TÜRKİYE’DEKİ YIKICI UNSURLAR
Bu kitapta a) şıkkı olarak 'Nurculuk'tan şöyle bahsedilir. 1873 yılında, Bitlis ilinin, Hizan kazasına bağlı İsparit nahiyesinin Nurs köyünde doğan Saidi Nursi tarafından esasları ortaya konulan bir tarikat faaliyetidir. Önceleri Saidi Kürdi olarak tanınıp bu unvanı kullanan ve soyadı kanunu çıktıktan sonra, doğduğu Nurs köyüne izafeten Nursi soyadını alan Saidi Nursi Meşrutiyetin ilanından sonra Bitlis ve havalisinde Şeyhlik faaliyetlerine başlamıştır. Daha sonra İstanbul’a giderek siyasete atılmış ve “İttihadı Muhammed’i” cemiyetinin kurucuları arasında yer almıştır. Volkan gazetesinde çıkan yazıları ile 31 Mart vakasını körüklemiş, aynı tarihlerde “Kürt Teali” cemiyetine girmiştir. 1925-1953 yılları arasında birçok kere muhtelif yerlerde ikamete mecbur tutulmuştur. 23 Mart 1960 tarihinde Urfa’da vefat etmiştir. Ancak yetiştirdiği öğrencileri ve müritleri günümüze kadar faaliyetlerini devam ettirmişlerdir. “Nur Medreseleri” olarak adlandırdıkları evlerde “Nur Risaleleri okunup tasvir edilmesi şeklindeki faaliyetleri bir zaman sonra önemli bir taraftar kitlesine ulaşmıştır. Risalelerin dışındaki yayın organlarıyla da görüşlerini yaymakta ve önemli gelirler temin etmektedirler. Bunlar 12 Eylül 1980 sonrasında kendi mensupları arasında örgütlenmeye yönelmişlerdir. Diğer taraftan Devlet kuruluşlarında kadrolaşmayı amaçlayan bu nurcuların “Eğitim kurumlarına” büyük önem verdikleri, her seviyede öğretmen ve öğrenci kademesinden taraftar temin etme çalışmaları tespit edilmiştir. Adı geçen eser: sayfa 116
İrticai unsurların durumu kısaca şöyledir. “Türkiye’de İran’daki gibi devrim yapılabilir fikrine kapılan bazı kimseler ülke sathında propagandaya yönelmişler, çok yönlü ilişkilerin içine girmişlerdir. Öyle ki parlamenter demokratik sistem içindeki iktidara gelinebilir fikrinde olan bu unsurlar 6 Kasım 1983 seçimleri sonrasında çok yoğun bir şekilde faaliyetlerini hızlandırmışlardır. Özellikle Devlet kuruluşlarında kadrolaşma yönündeki çalışmaları gözden kaçmamıştır. Bilakis Nurcular’ın taraftar temini için medrese olarak kullanıldıkları evlerin ve dershanelerin sayıları hızla artmıştır.
İşte kısaca özetlemeye çalıştığım bu mevzuda FETÖ denilen terör başı sivrilmiş ve sahip olduğu oy potansiyeli ile devletimizi ele geçirmeye çalışmıştır. Gerek müftülük yıllarımda, gerekse emekli olduktan sonra devamlı anlatmamıza, yazmamıza karşılık sadece nefretleri üzerimize çektik. Yine de inşallah yazacağım.
DEVAM EDECEK...