Sevgili okuyucularım nedenleri ve niçinleri bilindiği halde bir türlü sorgulanmayan ve üzerine gidilmeyen üzücü bir o kadar tiksindirici olaylardan birisi de hiç şüphesiz sularımızın kirletilmesi ve balık ölümleridir. Otorite boşluğu mu, yasal boşluk mu yoksa bile bile göz yumma mı bilinmiyor. Her defasında malum demeçler ile mesele geçiştiriliyor. "Efendim ilgililer sudan ve ölü balıklardan numune aldılar. Tahliller yapılacak ve gerekli tedbirler alınacak." Hoppala... Bu kaçıncı baskı beyler. Hiç sıkılmadan minareye kılıf uydurarak "Oksijensizlikten öldüler" diyebiliyorsunuz. Bu şu demektir, Küçükçekmece Gölü, Menderes Nehri, Kızılırmak Deltası, Boğazköy Barajı ve diğerleri. Buralarda toplu balık ölümleri meydana geldi ve milyonlarca balık, milyarlarca canlı türlü telef oldu. Demek ki bunlar oksijensiz tatlı su havzaları öyle mi? Adamı güldürmeyin. Söylenilen yalana kendiniz inanıyor musunuz ki, millet inansın? Bir ara Sakarya'nın kolu olan Yenişehir'den geçen Kocasu Deresi'nde sıkça balık ölümlerine şahit olduk. Milletimiz de bizler de, sizler de biliyorsunuz ki bu ürünlerin tamamı arıtması olmayan, varsa da işlevlerini yerine getirmeyen fabrikaların kirli ve zehirli atıklarını ırmaklara, dere yataklarına, kanallara ve nehirlerimize bırakmalarındandır. İlgililerin denetim ve kontrol elemanlarının bu vahşete göz bulmaları neticesinde doğal cinayetler devam etmektedir. Göstermelik yapmacık, inandırıcılığı ve caydırıcılığı olmayan para cezaları ise devede kulak bile değildir.
Kıymetli okuyucularım. Sadece sularımız denizlerimiz değil, ormanlarımız da tehdit ve tehlike altında. Gün geçmiyor ki bir yangın haberi yüreklerimizi yakmasın. Onların da çıkarıldığı bölgeler belli. Tamamı ranta açık olan yerler. Yangınlardan sonra başlatılan soruşturmalar. Kirletilen suların öldürülen balıkların aynısı... Mangalcılar çıkardı, anız yakanlar çıkardı, kundaklama yapıldı gibi eften püften uydurukça bahaneler. Peşinden ise bilinen demeçler. "Asla imara açılmayacak, Yapılaşmaya kesinlikle müsaade edilmeyecek. Tekrar ağaçlandırılacak" gibi inandırıcı olmayan ifadeler. Hakikat kapısını açmak ve açık tutmak zorlaştı. Maddenin köleleri çoğaldı. "Allah'ın kitabı ile insanlığı hak ve hakikate, doğruluk ve adalete çağıranların çarmıha gerildiği dönemleri hatırlar olduk" diyen rahmetli Abdurrahim Karakoç ne güzel söylemiş.
Sevgili okuyucularım. Dikkat ederseniz deniz salyası ve müsilaj için verilen ya da yazılan cezaların 20 milyon olduğu ekranlara yansıdı. Bu kapitalizmin kölesi olmuş tipler için çerez parası sayılır. Aynı şekilde gıda teröristleri içinde buna yakın. Gülünç işlemlere şahit oluyoruz. Bunların hiçbirisinin zerre kadar caydırıcılığı yoktur. Tamamı toplumu aldatmak ve kandırmaktan ibarettir. Caydırıcı özelliği olmayan cezalar suçluya tekrar "İşle" demektir. Ben 1980'lerden sonra uzun süre Buca Cezaevi'nde derslere gittim. Bazı tutukluların, "Hocam burası benim ikinci evim. Her türlü besleme var. Sadece ... yok onu da başka türlü yollardan gideriyoruz. Anlarsın ya..." dediklerini bilirim. Sayın ilgililerin bu bağlamda cezaların caydırıcı olmasının teminini sağlamaları gereklidir. Aksi halde hem insana hem tabiata hem ve doğaya karşı cinayetler devam eder.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
TOPLU BALIK ÖLÜMLERİ VE DOĞAL CİNAYET ŞEBEKELERİ
Kıymetli okuyucularım. Sadece sularımız denizlerimiz değil, ormanlarımız da tehdit ve tehlike altında. Gün geçmiyor ki bir yangın haberi yüreklerimizi yakmasın. Onların da çıkarıldığı bölgeler belli. Tamamı ranta açık olan yerler. Yangınlardan sonra başlatılan soruşturmalar. Kirletilen suların öldürülen balıkların aynısı... Mangalcılar çıkardı, anız yakanlar çıkardı, kundaklama yapıldı gibi eften püften uydurukça bahaneler. Peşinden ise bilinen demeçler. "Asla imara açılmayacak, Yapılaşmaya kesinlikle müsaade edilmeyecek. Tekrar ağaçlandırılacak" gibi inandırıcı olmayan ifadeler. Hakikat kapısını açmak ve açık tutmak zorlaştı. Maddenin köleleri çoğaldı. "Allah'ın kitabı ile insanlığı hak ve hakikate, doğruluk ve adalete çağıranların çarmıha gerildiği dönemleri hatırlar olduk" diyen rahmetli Abdurrahim Karakoç ne güzel söylemiş.
Sevgili okuyucularım. Dikkat ederseniz deniz salyası ve müsilaj için verilen ya da yazılan cezaların 20 milyon olduğu ekranlara yansıdı. Bu kapitalizmin kölesi olmuş tipler için çerez parası sayılır. Aynı şekilde gıda teröristleri içinde buna yakın. Gülünç işlemlere şahit oluyoruz. Bunların hiçbirisinin zerre kadar caydırıcılığı yoktur. Tamamı toplumu aldatmak ve kandırmaktan ibarettir. Caydırıcı özelliği olmayan cezalar suçluya tekrar "İşle" demektir. Ben 1980'lerden sonra uzun süre Buca Cezaevi'nde derslere gittim. Bazı tutukluların, "Hocam burası benim ikinci evim. Her türlü besleme var. Sadece ... yok onu da başka türlü yollardan gideriyoruz. Anlarsın ya..." dediklerini bilirim. Sayın ilgililerin bu bağlamda cezaların caydırıcı olmasının teminini sağlamaları gereklidir. Aksi halde hem insana hem tabiata hem ve doğaya karşı cinayetler devam eder.