Yaşanan olaylara baktığımızda insanlığı tehdit eden ve ayaklar altına alan cehaletin devamlı geliştiğini görüyoruz. İlim çağı, filim çağı oldu çıktı. Cehalet büyüdükçe büyüdü. İnsanların ve dünya insanlığının toplu dramları, toplu ızdırapları ve toplu isyanları arttı. Kişisel, ferdi günahlardan bireysel hatalardan, kolektif ve toplu hatalara, mevzi saldırılardan, toplu saldırılara geçildi. Beşer (insan) aklının ortaya koyduğu İnsan ve Yurttaş Hakları, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, anlaşmalar, sözleşmeler hepsi de kağıt üzerinde kaldı.
Kendi yaptığına kendisi tapan insanın dramı bu olmuştur. Çağdaş insanlığın, çağdaş gericiliği bu olsa gerek. Öyle ya cahiliyet devrinden, uzayı fetih çağına kadar, insan hakları ve dünya barışı açısından bir adım ileri gidilememiştir. Asr-ı Saadet’in (Peygamber Çağı’nın) doğuşu, güçsüzün, yetimin, mazlumun, fakirin, yoksulun devletin teminatı altında olduğu o kutlu dönem. Kurdun ısırdığı koyunun hesabını devletten sorulduğu zaman dilimi. Hizmetlisinin efendisiyle aynı sofraya oturduğu, çalışanın hakkının alın teri kurumadan ödendiği, mülkiyetin, haysiyetin, ırzın ve namusun korunduğu, köleliğin kalktığı ve hazinenin kilitsiz, nöbetçisiz muhafaza edildiği, soy ve renk hakimiyetinin sona erdiği müthiş dönem. Böylece sosyal barış, siyasi barış aile barışı iç ve dış barış sağlanmıştır. Bütün bunlara karşılık günümüze baktığımızda toplu öldürmeler, toplu boğazlamalar zehirli gazlar, tahrip edilen doğamız, tabiat. Hem dünyada hem Türkiye’de insanlık geriliyor. Silah yapımı ve plastik naylon medeniyeti ise ilerliyor. Uygulanmayan bir hukuk tatbik edilmeyen bir anayasa, yönetilmeyen bir demokrasi ne işe yarar, neye benzer? Buna bakmak lazım Yük ağır, problem çok, çözüm için devamlı sloganlar üretiliyor. Vaatler yapılıyor. Partilerin kavgasından çıkar ve iktidar hesapları yüzünden çözüm üretilmiyor. 2 Mart 2007’de Etik Haber - Arif Oktay şöyle diyordu; “Hep kafamız bir sürü var. Ülkemizi yönetenleri biz mi seçiyoruz” diyerek bir yere parmak basıyordu. Bak. Demokrasimiz ve Kralları. Sayfa 86. Rıza Müftüoğlu Eski MHP Millet Vekili.
Ülkemizi yönetenler ve yönetmeye talip olanlar, milletimizin beklentilerine cevap vermek yerine, siyasi kutuplaşmak, ateşini körüklemek suretiyle Türk Milleti’nin taleplerini dikkate almıyorlar. Atatürk döneminden beri çıkarılan kanunlar, yapılan anayasalar çözüm olmamıştır. Bundan sonra da olmayacaktır. Çünkü hepside kağıt üzerinde ve sözde kalmıştır. Uygulamalar hiç bir zaman adil olarak yerini bulmamıştır. Bunun da sebebi şahsi çıkar ve menfaatlerin ön plana çıkmasıdır. Esas olan Devlet-i ebed müddettir. Devletin bekasıdır. Siyasetçiler de seçilmişler de, atanmışlar da gelip geçicidir. Uyum yasaları, kriterler baskılar ve siyasi rantlar milletimizin üzerinde olmamalıdır. Adalet eşit olarak uygulanmalıdır.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
KAĞIT ÜZERİNDE HUKUK, KAĞIT ÜZERİNDE ANAYASA (4)
Kendi yaptığına kendisi tapan insanın dramı bu olmuştur. Çağdaş insanlığın, çağdaş gericiliği bu olsa gerek. Öyle ya cahiliyet devrinden, uzayı fetih çağına kadar, insan hakları ve dünya barışı açısından bir adım ileri gidilememiştir. Asr-ı Saadet’in (Peygamber Çağı’nın) doğuşu, güçsüzün, yetimin, mazlumun, fakirin, yoksulun devletin teminatı altında olduğu o kutlu dönem. Kurdun ısırdığı koyunun hesabını devletten sorulduğu zaman dilimi. Hizmetlisinin efendisiyle aynı sofraya oturduğu, çalışanın hakkının alın teri kurumadan ödendiği, mülkiyetin, haysiyetin, ırzın ve namusun korunduğu, köleliğin kalktığı ve hazinenin kilitsiz, nöbetçisiz muhafaza edildiği, soy ve renk hakimiyetinin sona erdiği müthiş dönem. Böylece sosyal barış, siyasi barış aile barışı iç ve dış barış sağlanmıştır. Bütün bunlara karşılık günümüze baktığımızda toplu öldürmeler, toplu boğazlamalar zehirli gazlar, tahrip edilen doğamız, tabiat. Hem dünyada hem Türkiye’de insanlık geriliyor. Silah yapımı ve plastik naylon medeniyeti ise ilerliyor. Uygulanmayan bir hukuk tatbik edilmeyen bir anayasa, yönetilmeyen bir demokrasi ne işe yarar, neye benzer? Buna bakmak lazım Yük ağır, problem çok, çözüm için devamlı sloganlar üretiliyor. Vaatler yapılıyor. Partilerin kavgasından çıkar ve iktidar hesapları yüzünden çözüm üretilmiyor. 2 Mart 2007’de Etik Haber - Arif Oktay şöyle diyordu; “Hep kafamız bir sürü var. Ülkemizi yönetenleri biz mi seçiyoruz” diyerek bir yere parmak basıyordu. Bak. Demokrasimiz ve Kralları. Sayfa 86. Rıza Müftüoğlu Eski MHP Millet Vekili.
Ülkemizi yönetenler ve yönetmeye talip olanlar, milletimizin beklentilerine cevap vermek yerine, siyasi kutuplaşmak, ateşini körüklemek suretiyle Türk Milleti’nin taleplerini dikkate almıyorlar. Atatürk döneminden beri çıkarılan kanunlar, yapılan anayasalar çözüm olmamıştır. Bundan sonra da olmayacaktır. Çünkü hepside kağıt üzerinde ve sözde kalmıştır. Uygulamalar hiç bir zaman adil olarak yerini bulmamıştır. Bunun da sebebi şahsi çıkar ve menfaatlerin ön plana çıkmasıdır. Esas olan Devlet-i ebed müddettir. Devletin bekasıdır. Siyasetçiler de seçilmişler de, atanmışlar da gelip geçicidir. Uyum yasaları, kriterler baskılar ve siyasi rantlar milletimizin üzerinde olmamalıdır. Adalet eşit olarak uygulanmalıdır.