Emperyalist ve kapitalist güçlerin çeşitli entrika ve oyunlarıyla bir cadı kazanına çevirdiği İslam Dünyası kadın hakları konusunda adeta sınıfta kalmıştır. Bir takım şom ağızlıların akıttığı salyalar, kadınlarımızı layık oldukları yere taşımaktan uzaklaştırmıştır. Bundan 1400 küsür sene önce kız çocukları, yüz karası utanç vesilesi sayılıyordu. Çoğu zaman diri diri toprağa gömülüyordu. Zamanın adına cehalet dönemi deniliyordu. Böyle bir günde Şanlı Peygamberimizin biricik kızı Fatıma annemiz dünyaya gelmişti. Allah Resulüne onun doğum haberi verildiğinde çok sevinmiş ve “O bir çiçektir” demişti. Adını da edep, hayâ, iffet ve ar anlamlarını taşıyan isim olarak Fatıma koymuştu. İslam’ın beynel-minel, cihan-ı şümül mesajlarına baktığımızda başta ilim talebi olmak şartı ile her konuda kadınlar şereflendirilmiştir. Hz. Ömer döneminde kadınlara pazarda denetleme görevi verilmiştir. Birlikte günümüzün kadınlarına bakalım. Tam bir rezalet, tam bir vahşet! Kadın şehvet pazarında meze yapılmış, adına kadın hakları denmiştir. Kadın, çılgın eğlencelerin, sefil iştahların, hayvani arzuların bir nevi malzemesi sayılmış adı kadın hakları olmuş. Kadın, reklamların bir nevi öz sermayesi yapılmış, araba tekerlerinden, plastik naylonlara kadar her şeyin pazarlanması için vücudu piyasaya sürülen bir madde yığını olarak pazarlanmış, onun da adına kadın hakları denilmiştir. Bunların hiçbirisi hak değildir. Resmen ‘halt’tır. Tecavüzlerin, işkencelerin, dayakların, vahşi cinayetlerin, temelinde yatmakta olan gerçekler gizlenmektedir. 1979yıllarında İzmir, Bornova’da bir yürüyüş izlemiştim. Yürüyenler dönemin devrimci geçinen, çoğunluğu üniversite ve lise öğrencisi kızlarımızdı. Dol eller havada, sağ eller sol göğüslerine vuruyorlardı. Slogan ise şöyle idi; “Biz toplumun ortak malıyız” diye topluca bağırıyorlardı. Gelinen nokta belli… Dertler biliniyor. Maalesef tedavi noktasında hatalardan bir türlü dönülmüyor. Analık gibi kutsal bir vazife resmen ayaklar altına alınıyor. İslam ahlak ve fazileti, Türklük gurur ve şuuru bu hastalığın birini ilacıdır. Şair ne güzel söylemiş; “Yakacak yoktu, soğukta, kışta.
Haram da yoktu yediğimiz aşta,
Çalış ilerle, zirveye koşta,
Geldiğin o yeri unutma gardaş,
Kimi zaman yağlı yerdik, kimi zaman yavan,
Bir hazır vardı, bir tahta tavan,
Üç kuruş var diye olmasın havan,
Mal mülk Allah’ındır unutma gardaş.”
“Etek dizden yukarı, çıplak kol, göğüs, ense,
Sokaktan geçenler bakar bu gence...”
Rahmetli Osman Yüksel Serden geçti Asri Aile isimli şiirinde bazı konuları çok net ifade etmiştir. Kadına şiddetin son bulması için dinimiz İslam’ın konuyla alakalı öğreti ve verilerini iyi tatbik etmek zorundayız. Değilse bir kısım günü birlik tedbirler bu çarpık gidişe ve bu iğrenç cinayetlere çare olmaz.
DEVAM EDECEK.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
KADINA ŞİDDET VE ÇAĞ DIŞI SOSYAL YOBAZLAR (1)
Haram da yoktu yediğimiz aşta,
Çalış ilerle, zirveye koşta,
Geldiğin o yeri unutma gardaş,
Kimi zaman yağlı yerdik, kimi zaman yavan,
Bir hazır vardı, bir tahta tavan,
Üç kuruş var diye olmasın havan,
Mal mülk Allah’ındır unutma gardaş.”
“Etek dizden yukarı, çıplak kol, göğüs, ense,
Sokaktan geçenler bakar bu gence...”
Rahmetli Osman Yüksel Serden geçti Asri Aile isimli şiirinde bazı konuları çok net ifade etmiştir. Kadına şiddetin son bulması için dinimiz İslam’ın konuyla alakalı öğreti ve verilerini iyi tatbik etmek zorundayız. Değilse bir kısım günü birlik tedbirler bu çarpık gidişe ve bu iğrenç cinayetlere çare olmaz.
DEVAM EDECEK.