Bir gün koca Ragıp Paşa şair Haşmet'e sormuş " Senin de borcun var mı?" Şair Haşmet cevap vermiş. "Evet efendim. Var" demiş. Ragıp Paşa "Ne kadar" deyince, şair Haşmet "Bakkala bin kuruş, kasaba beş yüz kuruş" demiş. Ragıp Paşa "Ben onu sormuyorum. Oruç borcun var mı Ben onu soruyorum" demiş. Şair Haşmet "Paşam oruç borcunu Allah sorar. Sizin soracağınız kul borcudur" diyerek cevabı yapıştırır.
İzzet Molla'yı iftar yemeğine davet etmişler. Gittiği yerde oburun biriyle aynı sofraya oturmuş. Acele ve hırsla yemek yiyen obur tatlıya kaşığı daldırmaya kalkışınca, tatlı tabaktan fırlayarak İzzet Molla'nın üzerine sıçramış. İzzet Molla tatlıya acırcasına şöyle demiş, "A mübarek tatlı. Şu adamın elinden bana değil Allah'a sığın."
Ünlü filozof Sokrat'ın eşi dünya cadılık tarihinin gözdelerindenmiş. Bu yüzden Sokrat'la hanımı arasında çok tartışmalar olurmuş. Bir gün işi Sokrat'ı rezil edip evinden göndermiş. Hırsını alamamış olacak ki talebelerine ders verdiği yere gelerek başlamış bağırmaya çağırmaya. Bununla da yetinmeyerek oradaki bir kova suyu Sokrat'ın ( kocasının) başından aktarmış. Sokrat olup bitenleri hiç karşılık vermeden sadece gülümsüyormuş. Talebeleri hayret edip sormuşlar. "Hocam bunca bağırıp çağırmadan sonra bir de tepeden aşağı sizi ıslattı. Buna rağmen hiçbir karşılık vermediniz." "Sürpriz değil" demiş Sokrat. Şimşek çakar, gök gürlerse peşinden mutlaka yağmur gelir. Bizimki de esip gürledi. Islatması normaldir." Talebeler bu olup bitenden sonra vereceği cevabı merak ederek Sokrat'a sormuşlar. "Efendim bize evlenmeyi tavsiye eder misiniz?" "Evet" demiş Sokrat. "Siz de mutlaka evlenin. İki ihtimal var. Eşiniz ya iyi çıkar ya da kötü. İyi çıkarsa mutlu olursunuz. Kötü çıkarsa da benim gibi filozof olursunuz" demiş.
Kıymetli okuyucularım.
Timur Anadolu'ya geldiğinde dönemin arif ve bilginlerinden Ahmedi ile görüşür. Birlikte sohbetlerinde olur. Bir gün Timur ile Ahmedi eğlence ve sohbet meclisinde bulunurlar. Timur'un neşesi yerindedir. Ahmedi'ye şöyle der, "Şu mecliste bulunan beylere, hanımlara ve hizmetçileri değer biçsek acaba çarşıda satmaya kalksak ne kadar para getirirler?" Ahmedi her kişiye bir değer verir. Timur tekrar sorar, "Ya ben pazara çıksam beni satsalar ne kadar para ederim" der. Ahmedi hiç düşünmeden cevap verir. "Otuz beş akçe edersin" der. Timur hayret eder ve ekler. "Bu nasıl söz? Benim üzerimdeki bir tek giysi otuz beş akçe eder" dediğinde Ahmedi, "Ben de otuz beş akçeyi o giysi için verdim. Yoksa sen buçuk akçe bile etmezsin" der. Bu açık kalpli ve cesur cevaba memnun olan Timur, Ahmedi'yi altın ve gümüşle mükâfatlandırır. Ceza yerine hediye verir.
Yağcı ve yakala tipler bu hikâyeden ders çıkarmalıdır.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
İBRETLİ FIKRALAR VE HİKÂYELER
İzzet Molla'yı iftar yemeğine davet etmişler. Gittiği yerde oburun biriyle aynı sofraya oturmuş. Acele ve hırsla yemek yiyen obur tatlıya kaşığı daldırmaya kalkışınca, tatlı tabaktan fırlayarak İzzet Molla'nın üzerine sıçramış. İzzet Molla tatlıya acırcasına şöyle demiş, "A mübarek tatlı. Şu adamın elinden bana değil Allah'a sığın."
Ünlü filozof Sokrat'ın eşi dünya cadılık tarihinin gözdelerindenmiş. Bu yüzden Sokrat'la hanımı arasında çok tartışmalar olurmuş. Bir gün işi Sokrat'ı rezil edip evinden göndermiş. Hırsını alamamış olacak ki talebelerine ders verdiği yere gelerek başlamış bağırmaya çağırmaya. Bununla da yetinmeyerek oradaki bir kova suyu Sokrat'ın ( kocasının) başından aktarmış. Sokrat olup bitenleri hiç karşılık vermeden sadece gülümsüyormuş. Talebeleri hayret edip sormuşlar. "Hocam bunca bağırıp çağırmadan sonra bir de tepeden aşağı sizi ıslattı. Buna rağmen hiçbir karşılık vermediniz." "Sürpriz değil" demiş Sokrat. Şimşek çakar, gök gürlerse peşinden mutlaka yağmur gelir. Bizimki de esip gürledi. Islatması normaldir." Talebeler bu olup bitenden sonra vereceği cevabı merak ederek Sokrat'a sormuşlar. "Efendim bize evlenmeyi tavsiye eder misiniz?" "Evet" demiş Sokrat. "Siz de mutlaka evlenin. İki ihtimal var. Eşiniz ya iyi çıkar ya da kötü. İyi çıkarsa mutlu olursunuz. Kötü çıkarsa da benim gibi filozof olursunuz" demiş.
Kıymetli okuyucularım.
Timur Anadolu'ya geldiğinde dönemin arif ve bilginlerinden Ahmedi ile görüşür. Birlikte sohbetlerinde olur. Bir gün Timur ile Ahmedi eğlence ve sohbet meclisinde bulunurlar. Timur'un neşesi yerindedir. Ahmedi'ye şöyle der, "Şu mecliste bulunan beylere, hanımlara ve hizmetçileri değer biçsek acaba çarşıda satmaya kalksak ne kadar para getirirler?" Ahmedi her kişiye bir değer verir. Timur tekrar sorar, "Ya ben pazara çıksam beni satsalar ne kadar para ederim" der. Ahmedi hiç düşünmeden cevap verir. "Otuz beş akçe edersin" der. Timur hayret eder ve ekler. "Bu nasıl söz? Benim üzerimdeki bir tek giysi otuz beş akçe eder" dediğinde Ahmedi, "Ben de otuz beş akçeyi o giysi için verdim. Yoksa sen buçuk akçe bile etmezsin" der. Bu açık kalpli ve cesur cevaba memnun olan Timur, Ahmedi'yi altın ve gümüşle mükâfatlandırır. Ceza yerine hediye verir.
Yağcı ve yakala tipler bu hikâyeden ders çıkarmalıdır.