Vatan ve millet düşmanı hainler tarihin her döneminde var olmuştur. Cihan imparatorluğu olan Osmanlıyı da bu hainler ve iç kurtlar çökertmiştir. Cennetmekan  Alparslan Türkeş’in 1960’ta yapılan ve 27 Mayıs İhtilali olarak tarihe geçen askeri darbe ve ondan sonraki mücadelesi, 14’ler olarak bilinen vatan sevdalısı subayların sürgünlerde, tabutluklarda işkencelere maruz kalmaları, bu vatanperver subayların rahmetli Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu’nun asılmaması, idamın acilen durdurulması için ilgililere gönderdiği mektuplar, bu mektupların yerlerine ulaşmasını engelleyenlerin kin ve nefret dolu düşmanlıkları, merhum Türkeş ve merhum Dündar Taşer’in kaleminden uzun uzun anlatılmıştır. Dönemin başsavcısı Salim Başol Türk milletinin duası yerine, “bedduasını” alarak ızdırapla ölüp gitmiştir. 12 Eylül 1980 askeri darbesi de aynı şekilde iç kurtların ihanetleri ile gündeme gelmiştir. 27 Mayıs’ın Salim Başol’u ile 12 Eylül 1980’in başsavcısı Nurettin Soyer’in arasında hiçbir fark yoktur. Merhum Türkeş’in “SAVUNMA” olarak günümüze taşınan ve Kamer Yayınları serisinde var olan kitabın okunması çok önem arz ediyor. Bir sürü sahte tutanağın belge diye mahkemelere sunulması ve karşılığında cezalandırma talepleri, “vezir olması gereken adaletin, rezil olduğunu” ortaya koyuyor. İşte bu cümleden olarak Türk milliyetçilerine ve ülkücü harekete karşı kurulan tuzaklar, yapılan kumpaslar, planlı ve tertipli suçlamalar hainlerin iç yüzünü ortaya koymaktadır. POLDER’ci Emniyet mensupları ile, FETÖ’cü Emniyetçiler ve onların uşakları arasında fark bulmak zordur. DEVAM EDECEK…