SON DAKİKA
Hava Durumu

Avrupalı mı olduk yoksa kız?

Yazının Giriş Tarihi: 26.07.2018 20:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.07.2018 20:07
Vay halimize demekten başka söz bulamıyorum. Neden, niçin diye sorarsanız anlatayım. Taklit hastalığı, şahsiyetsizlik bir övünme vesilesi haline geldi. Bizden olmayanlara benzemek için elimizden ne geliyorsa yapıyoruz. Dedelerimiz, babalarımız sanki birileri için utanç vesilesi. Şu tavrın nazariyesini sık sık hatırlıyorum. Hani o iki ayaklı hayvanlar “maymundan türediklerini” iddia ediyorlardı ya. Bu tipler Hz. Adem atamızdan gelen nesil ile maymunzadelere şeklen benzeseler bile, onlar da herhangi bir akrabalık bağları yoktur diyen cennetmekan Abdurrahim Karakaş ne güzel ifade etmiş. Ayrıca merhum Aliya İzzetbegoviç ise, “Biz savaşı öldüğümüz zaman değil, düşmanlarımıza benzediğimiz zaman kaybederiz” diyerek adeta bu maymunzadelerin duygularına rehber olmuştur. Hiç unutmuyorum 1984’lerde görev yaptığım bir yerde iki komşu bayan sabah saat 11.00 civarlarında pencerelerden birbirleriyle konuşuyorlar. İç dünyalarını elbette bilemem. O dönemlerde çok sert ve ciddi dini sohbetler yapıyorum. Bazen bu taklitçi tiplerin alındıklarını ve kırıldıkları duyuyorum. Belki ben de hatalıyım. “Soyundukça soyunmak ve üryan dolaşmayı medeniyetlik zanneden zavallılar” ifadesini kullanıyorum. Bugüne bakıyoruz durum daha da değişti. Tesettür anlayışı mecrasından çıkartıldı. Peçe, çarşaf, şalvar İslam’a yamandı. Öyle çirkin durumlarla karşı karşıya kaldık ki, din istismarı ve İslam’ın tesettür emri adeta koz olarak kullanılmaya başlandı. Şimdi o iki komşu bayanın sözleri hâlâ aklımda, “Ayol Leylacığım, artık biz de Avrupalı oluyoruz. Baksana kız, oralardaki dizileri bile ne güzel izleyebiliyoruz. Doğru söylüyon valla kız. Biz de artık hayatın tadını çıkaralım istiyoruz.” Konuşma böyle devam ediyor. Tabii ağızlarında çiklet. Gelelim bugüne. Bizi nasıl buralara taşıdılar merak ediyorum. Almanya’yı, Avusturya’yı, Yugoslavya’yı, az da olsa İsviçre’yi gördüm. Sokaklarda şişeler, naylon torbalar, sigara izmaritleri, mısır koçanları, çekirdek kabukları, tükürükler atılmıyor. Atan olursa anında en yakını bile olsa müdahale ediyor. Serseri gibi motor kullanan, uyuyanları bile rahatsız eden sokak züppelerine derhal işlem yapılıyor. Araba yağları, yanık kokuları, lastik parçaları etrafı kirletmiyor. Bizim manzaramıza bakınca insan fıttırıyor. Artık inancı gereği başladığı eşarpa veya türbana laf atan yok. Çarşafa, peçeye dil uzatan da yok. Mini eteğe, maksi ve midi eteğe söz edenlere de rastlamıyoruz. Sadece pislikte ve kirlilikte, ahlaksızlıkta Avrupa’yı falan geride bıraktık. “Terbiye eden, eğiten, olgunlaştıran ve öğreten Rabbi’nin adıyla oku” emrinin muhatapları olmamıza rağmen, maalesef tam tersini yaşamaya başladık. Bu boşlukta sahte insanlar, sahte mehdiler, sahte şeyhler, sahte seyitler ve sahte üçkağıtçı tarikat erbabı ve de piyon mürşitler çoğaldı. Para uğruna namuslar, şerefler pazara çıkarıldı. Bu maymuncukların ve kediciklerin sayısı da az değil. Yeniden bir dirilişe, yeniden bir aksiyona çok ihtiyacımız var. Ben öyle görüyorum. Sizi bilemem.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.