Sözün bittiği yer demiyorum. Sözün özü, sözün hası, sözün doğru ve haklı olanı şudur diyorum. “Şeytanın kürzü bunlar, katıksız dürzü bunlar” diyor ya bir ozanımız. Mota mat, tam yerine oturuyor. İlave olarak bende diyorum ki “Silikonlu zalim bunlar, hormonlu hain bunlar.” Aslında yıllardan beri bu hainlere göz yumanlar bunları susturmayanlarda, kanatime göre vicdan azabı çekerler diye düşünüyorum. Hain uzun süre “mahlas isim kullanmış. Harun Yahya” adıyla epey sözde ilmi kitaplar yazmış. Sempatizanları bir hayli artmış. Piyasada ilgi örmüş. Tıpkı Fetö’de olduğu gibi, o da ihanetlerini Allah diyerek, cennete bilet keserek örtbas etmiş. İhanetlerinin farkına varanlar operasyonlar yapsalar bile başarılı olamamışlardır. “Vicdanların karardığı yerde, kanunlar sükût eder.” Diyen atalarımız boşuna konuşmamışlardır. Susan, ya da birilerini tarafından susturulan kanunlar bu hain deyyusların işlerini daha da kolaylaştırmıştır. Öyle inanıyorum ki “böyle ihanet şebekesi, vatan hainlerinin sayısı bir hayli çoktur. Yeter ki şu kirli maskeleri indirilsin. Bu namussuzların çıkarları için vatanı da, milleti de, devleti de, bayrağı da, ezanı da, Kuranı da satmaları kaçınılmazdır. Bunların sayıları da az değildir diye düşünüyorum. Bir zamanların meşhur Cüneyt Zabsu, ya içinde böyle şayialar gündeme gelmişti. Türkiye’de Amerikan, İngiliz, İsrail batı uşakları bir sürü satılmış ve kiralık beyin var. Biraz gerilere gidersek bu cennet vatanın üzerinde “niçin devrimci olmuyorsun, neden namaz kılıyorsun” diye babasını öldürenler gördük. Din ve dindarlık adına “neden bizden değilsin?” diye sabah ezanı okurken baltayla boynu kesilen müezzin efendiler gördük. Tüm bu ihanetlere göz yuman yetkililer gördük. “Niçin vatanı, milleti, Türk bayrağını seviyorsun?” diye kurşuna dizilen analar babalar gördük. “Sen bizim çıkarlarımıza engel oluyorsun” diye suikastlara uğrayan bakanlar gördük. Tüm bu ihanetlere göz yuman yetkililer gördük. Bu gidişle daha çok ibretlik olaylar görürüz. Bir de işin içine silikonlu kedicikler girdi mi, beterinden Allah korusun. Bütün bu yaşanılan olaylar buna iki şeye muhtaç olduğumuzu hatırlatıyor. Birincisi “Dünyamızın yaşamaya mahkûm edildiği hukuk buhranının tek çaresinin “İslam hukuku olduğu”dur. Onunda şartı açıktır. “Kuran ve sünnet ışığında meseleleri ele almak. Fırka, zümre, mezhep, tarikat, cemaat ve menfaat ayaklarına mahkûm olmamak. İkincisi ise “Müslüman Türk Milliyetçiliğini ülkü edinmek.” Siyasi tekelcilikten neslilleri kurtarmak. Elbette bunların detaylı olarak, geniş kavramlı izahları yapılabilir. Sözlerimi Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un şu satırlarıyla bitirmek istiyorum.
“Felaketin başı, hiç şüphe yok, cehaletimiz;
Ne çare, ibrete hala heveslidir çoğumuz.
Yetişmemiş gibi dünyaya ibret olduğumuz.”
Çok büyüklerimiz sancılı yıllarda görev yapmıştır. Ve hiçbir şekilde doğru olanlardan ve doğru bildiklerinden geri durmamış, hep doğruları haykırmışlardır. Bedel ödemekten de asla yılmamışlardır. Dünyada bunların en güzel örnekleri Peygamberler silsilesidir…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
ADNAN MI- OKTAR MI- YOKSA HAİN Mİ
“Felaketin başı, hiç şüphe yok, cehaletimiz;
Ne çare, ibrete hala heveslidir çoğumuz.
Yetişmemiş gibi dünyaya ibret olduğumuz.”
Çok büyüklerimiz sancılı yıllarda görev yapmıştır. Ve hiçbir şekilde doğru olanlardan ve doğru bildiklerinden geri durmamış, hep doğruları haykırmışlardır. Bedel ödemekten de asla yılmamışlardır. Dünyada bunların en güzel örnekleri Peygamberler silsilesidir…