Gazetelerdeki gündem, İBB Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu hakkında ortaya atılan iddialar. Bu iddialara göre Sayın İmamoğlu 1990 yılında aldığı sahte diploma ve sahte diplomayla belediye başkanlığına aday olmasıdır. Yani Sayın Ekrem İmamoğlu, Girne Amerikan Üniversitesi İşletme Bölümü'nden, İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü'ne 1990 yılında nasıl yatay geçiş yaptığıdır? O dönemde yani 1990'lı yılında GAÜ'nün adı University College of Northern Cyprus'dı. Okula sınavla falan girilmiyordu ve Türkiye'de üniversite sınavına girip barajı geçen herkes 2200 sterlin ödeyince kayıt oluyordu. Lise diploması ise yeterli oluyordu. Okulda zaten 80 kişi civarında öğrenci vardı ve YÖK denkliği de yoktu. YÖK denkliği ise 1993 yılında yapılmıştır. Bu şartlar altında Sayın Ekrem İmamoğlu’nun Kıbrıs’taki üniversiteden, İstanbul Üniversitesine nasıl geçiş yaptığı muammadır. Bu iddialar, daha önce Sayın Cumhurbaşkanı içinde söylenmişti ama diploma örneği daha sonra kamuoyuyla paylaşılınca iddialar çürütülmüştü. Bu konuya niye girdim onu anlatayım.

Son dönemlerde CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel üzerinde de bir takım oyunlar oynanmaya başlandı. Hatırlayın sırf Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Başkan ve Cumhurbaşkanı olsun diye önce rahmetli Deniz Baykal daha sonra Sayın Muharrem İnceye kaset operasyonu çekildi. Kemal Kılıçdaroğlu, Özgür Özel tarafından devrildikten sonra, bugün hem Özgür Özel’e hem de Ekrem İmamoğlu’na operasyon çekiliyor. Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu’na ait bütün belgeler, raflardaki yerlerinden aşağı indirildi ve hemen hemen her şey saptırılarak servis edilmeye başlandı. Bu tür operasyonlar şüphesiz FETÖ operasyonlarıdır. CHP’nin başında Özgür Özel’i ve Ekrem İmamoğlu’nu görmek istemeyen zihniyet tekrar hortladı ve bu iki başkana operasyon çekiyor. Sayın Özgür Özel’e bir belediye başkanıyla ilişkisini yakıştıran zihniyet de şüphesi aynı merkez tarafından yönetiliyor. Benim üzüldüğüm nokta Sayın Özgür Özel’e böyle iftiralar atılırken 22 kişilik parti MYK’sından herhangi bir destek gelmiyor. Üstelik 128 milletvekili de olaya ilgisiz kalıyor. Özgür Özel’i baştan beri “Tavşancık” olarak görenler, bugün ona zaman zaman hatırlatmalar yapıyorlar. Sayın Özgür Özel, şüphesiz çok temiz ve dürüst bir siyaset adamı ama siyasette temiz ve dürüst insanlara çokta yer verilmiyor. Sayın Özel bu kumpaslardan kurtulabilirse hem CHP’de hem de Türk Siyasetinde önemli bir yere gelecektir. Bu konuda bütün CHP’lilerin genel başkanlarına sahip çıkması ve onun etrafında kenetlenmesi gereklidir. Eğer kenetlenmezlerse, rahmetli Baykal’a ve Sayın Muharrem İnce’ye yapılan operasyonlar Sayın Özgür Özel’e de yapılacak ve onun parti başından uzaklaşması sağlanacaktır. Bu yüzden CHP’lilerin uyanık olmaları gerekmektedir.

Bir diğer önemli konu da CHP’nin tüzük kongresiydi. Bu kongreden, seçimlerde aday olacakları üyeler seçecek maddesi çıksaydı bugün CHP, Türkiye siyaset’inde bir devrim yapmış olacaktı. Aday belirleme işlemi üyeler vasıtasıyla seçim iradesi teşkilatlara geçecek ve halkın tercihleri sandığa yansıyacaktı. Bu da demokrasinin en doğru şekilde tecelli etmesi olacaktı ama bu olay maalesef gerçekleşemedi. Diğer partilerde böyle bir uygulamaya geçerek, katılımcı bir siyaset yapabilirler ama şimdiye kadar onlardan da belli bir hamle göremedik. Daha önce yazdığım gibi Siyasi Partiler Kanunu, genel başkanlara deyim yerindeyse bir krallık yetkisi veriyor. Genel başkan tek başına parti meclisinde alınan kararları veto etme hakkına sahip. Bunu ironi olarak söylüyorum çünkü genel başkanın dediği uygulanmazsa genel başkanlar gereğini yapmaktadır. Bu yüzden bugün uygulanan demokrasi anlayışı, liderler demokrasisi olarak tanımlanabilir. Gerçi bu uygulama devletimizin bütün kurumlarında geçerlidir. Kurum amirinin kararı, kurumun kararı olarak alınmaktadır. Bizlerin bu noktada söyleyebileceği pek de bir şey yok çünkü herkes bildiğini okumaya devam ediyor.