SON DAKİKA

HAYAL PERDESİNİN ARKASI

Yazının Giriş Tarihi: 09.02.2025 23:18
Yazının Güncellenme Tarihi: 09.02.2025 23:18

İnsanlar yaşadıkça, yaşadıklarını diğer insanlara anlatma ihtiyacı hisseder. Hatta anlatmak için bizzat yaşamış olmaları bile gerekmez, eğer izleyicisinin bir şekilde hissetmesi, düşünmesini sağlayabilmişse bu anlatıcının başarılı olduğunun göstergesidir. Bu anlatma ve dinleme ihtiyacının oldukça çeşitli nedenleri olabilir. Bazen başımızdan üzücü bir olay geçer, yalnız olmadığımızı hissetmek isteriz. Bazen sadece biraz gülmek isteriz. Düşünmek, dinlediğimizi sindirmek ve düşündürmek isteriz.

İnsanın bu ihtiyacının bir sonucu olarak çeşitli sanat dalları doğmuştur. Genel olarak sahne sanatları adı altında toplanan bu dallar, ironik biçimde sahneye o kadar bağlılık duymak zorunda değildir, en azından ilk başlarda. Anlatılan hikayeler, efsaneler ve senaryoların amacı insana bir şeyler hissettirmek ve düşündürmekti. Sahne sanatlarının en kendine has özelliklerinden biri seyircisini de sürekli sanatçıyla beraber şekilde hayal etmeye teşvik etmesidir.

Sahnenin, yani hikayenin geçtiği asıl mekanın sadece bir kaç basit dekorla, seyircinin hayal gücüne bırakılması çoğu zaman bu sanatlardan zevk almak için yeterli gelmiştir. Ancak bu hiç bir gelişmeye yer olmadığı anlamına gelmemiştir. Antik Yunan ve Roma şehirlerinde günümüzde sadece yıkıntılarına bile hayranlıkla baktığımız görkemli tiyatrolar, bu gelişmenin modern zamanları beklemediğinin bir göstergesidir. Görkemli mekanlar, kostümler ve dekorlar her zaman için izleyicinin aldığı zevki zenginleştirmiştir.

Gölge oyunu diğerlerinden biraz daha farklı bir sahne sanatıdır. Diğer bazı dalların aksine, gölge oyunu bir sahneye ihtiyaç duyar, bu sahne perdedir. Perdeye çeşitli dekor ve karakter, belki örnek olarak tiyatroya bakış, çok daha serbest şekilde eklenebilirdi. Bir ejderha yada küçük bir kuş, size perdeden selam verebilir, gününün nasıl geçtiğini anlatabilir, sohbet edebilirdi. Küçükleri güldürüp, büyükleri araya serpiştirdiği küçük bir devlet eleştirisi ile düşündürebilirdi. Gölge oyununun karakterleri elle yapıldığından karakter çeşitlerinin sınırı, perde arkasındaki sanatçının kaç karakteri aynı anda idare edebileceğine bağlıdır. Belkide ondandır, perdenin arkası ve önü bazen bambaşka hikayelere ev sahipliği yapmıştır.

Gölge oyununun ortaya çıktığı yerin Uzak Doğu ve Asya olduğu tahmin edilir. Çin, Hindistan ve Endonezya gibi ülkelerin çok köklü bir gölge oyunu geçmişi vardır. Nasıl ortaya çıktığına dair çeşitli rivayetler mevcuttur ancak kesin bir bilgi yoktur. Benzer şekilde gölge oyununun eski Türk ve sonrasında Osmanlı devletine nasıl geldiğine dair hikayelerde çeşitlidir.

Türk tarihindeki en ünlü gölge oyunu şüphesiz Hacivat ve Karagöz’dür. Ortaya çıkışlarının nasıl olduğu kesin olarak bilinmemekte, rivayetlerden en ünlüsü Sultan Orhan’ın döneminde bir cami inşaatında çalışırken birbirlerine attıkları laflar ile işleri aksattıkları ve ceza olarak idam edildikleridir. Sonrasında yoklukları sultanı pişman edince, Şeyh Küşteri isimli şahıs bir perdenin arkasından Karagöz ve Hacivat’ın tasvirlerini oynatarak sultanı avutur.

Bunun ne kadar gerçek olduğu ise şüphelidir. Ancak gölge oyununun bu dönemlerden itibaren Anadolu’ya Türkler tarafından getirildiği bilinir. Karagöz ve Hacivat bizzat oyundaki halleri olarak yaşamamış olsalar bile, karakterlere ilham olmuş olabileceği düşünülen tarihi figürlerin varlığı bilinmektedir. Şeyh Küşteri ise Karagöz ve Hacivat’ın tarihinde her zaman önemli bir kişi olmuş, perdenin ismi bile bu oyunlarda “Küşteri Meydanı” olarak anılmıştır.

Sanat hem bulunduğu ortamdan beslenir hemde bulunduğu ortamı besler. Halkın toplanma ve eleştiri mekan ve yöntemleri bulundukları dönemle değiştikçe, değişen bazı şeyler ister istemez ger planda kalır, olduğundan çok daha farklı bir hale gelir. Günümüzde gölge oyunu bizim için Karagöz ve Hacivat’la eşdeğer sayılır. Ancak kültürel hayatımızdaki yeri Ramazan ayının bir dekorasyonu yada bir çocuk eğlencesi haline indirgenmiştir. Halbuki hep böyle değildi. Osmanlı zamanında güldürdükkeri kadar düşündüren, eleştiren, adeta halkın yansıması olan karakterlerdi. Karagöz’ün yaptığı bir yakınma yada Hacivat’ın üstü kapalı bir yorumunun çok daha derin anlamları vardı.

Değişim ise her zaman kötü bir anlam ifade etmez. Karagöz ve Hacivat belki bir dönem sahip oldukları ağırlık ve öneme sahip değiller, ancak bu onlara sahip çıkılmadığı anlamına gelmiyor. UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Mirası listesinde kendine yer bulan Hacivat ve Karagöz, hayalilerine ve seyircilerine sahip oldukça, birbirlerine laf atmaya devam edecekler.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
YENİŞEHİR YÖREM En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.