Bilgi çağında yaşadığımızı günlük hayatımızda hem kendimize hem de çevremize karşı tekrar tekrar hatırlatmayı hiç unutmayız. Peki bu dönemin beraberinde getirdiği imkanları ne derecede ve nasıl kullandığımızı hiç sorguluyor muyuz?
İnsan farkında olmasa da sürekli bir öğrenme ve algılama halindedir. Bu her zaman ve çağ için böyle olmuştur. İnsanoğlunun tarihin en erken dönemlerinde yaşamla ölüm arasındaki fark olacak kadar önemli olan bu becerisinin sınırları, şimdiyse günümüzde geçmişte hiç olmadığı kadar sınanmaktadır.
Günlük yaşamımızın neredeyse tamamında tarihte şimdiye kadar hiç görülmemiş bir büyüklükte, sürekli bir bilgi akışının ortasındayız. Elimizdeki telefonlar, bilgisayarlar, evlerimizdeki televizyonlar ve çok daha fazlası, tam olarak belirleyemediğimiz bir noktadan sonra adeta bizi bu bilgi akışında esir tutuyor.
Özellikle son zamanlarda oldukça gelişen algoritmalar, yapay zekalar ve benzeri spesifik araçlar, bu bilgi akışını her bir kullanıcının kendisine ait şekilde kişiselleştirerek, o bireyi özellikle sürekli bu durumda tutmaya yönelik çalışıyor. Biz farketmesekte, bu bizi neredeyse bizi bir yönden bu sürekli yeni bilgi akışına ve hızına bağımlı bir hale getiriyor.
Peki böyle bir durumdayken, faydalı-faydasız ve doğru-yanlış bilginin farkına ne kadar varıyoruz? Sadece bir sonraki yeni akımı, haberi yada bir başka şeyin peşinde, resmen yeni bilgiye bağımlılık halindeyken, bu durumun aslında beynimize uzun vadede verdiği zararları hiç düşünüyor muyuz? Çünkü her ne kadar bilgi denince aklımıza ‘faydalı olan’ gibi bir tanım gelsede, aslında bilgi beynimizin algıladığı her şeydir. Bilimsel bir makalede okusak, saatlerce boyuna uzun, süresine kısa videolarda izlesek, beynimiz sürekli algılamakta.
Yanlış bir formla isterseniz saatlerce ağırlık kaldırın, eğer bir yerinizi incitmezseniz en iyi ihtimalle sadece sizin yorulduğunuzla kalırsınız. Algılamakta benzer bir şekilde beynimizin bir kas grubu, ancak ne derecede bu kabiliyeti sergileyebileceği ve hatta sahip olduğu seviyede kalabilmesi tamamen size bağlı bir şey.
Devamlı halde algıladığımız, ama beynimizin anlamlı bir şekilde gelişmesini sağlamayan her bilgi uzun vadede bizim zararımıza ve algı yeteneğimizin körleşmesine yol açmakta.
Neredeyse yirmi sene öncesini düşündüğümüzde bilgiyi aradığımız kaynakların çoğu dijitalleşmişti bile, ancak hala fiziksel bir yönü vardı. Bilgisayarlarımızın bir masası, hatta odası vardı. Eğer evde yoksa internet kafeler, kütüphaneler, okullardaki bilgisayar sınıfları gibi bilgiye erişmek amacıyla gittiğimiz ve bilincimizin bu yönde açık ve odaklı olduğu bir şekildeydi. Bilgiyi, özellikle doğru bilgiyi, araştırabilmek ve bulabilmek sadece bu kasını sürekli kullanmakla kazanılabilen bir beceri.
Sürekli cebimizde taşıdığımız, artık günlük yaşamımızla o kadar bütünleşmiş olduğundan son derece sıradanlaşmış telefonlarımızdan bir arama motoruna yazdığımız soru için çıkan sonuçlara tek tek basmak bile istemiyoruz. Etkinliği bile tartışılır bir yapay zekaya sorup, cevabın en kısa ve özet şekilde bize sunulmasını istiyoruz. Son zamanlarda TikTok ve YouTube gibi video odaklı sitelerin kullanıcı analizlerinde uzun sayılan videoların izlenme sayısının kısa olanlara oranla daha az olduğu ortaya çıkıyor. Eğer iki dakikalık bir TikTok uzun sayılıyorsa, bu özellikle yeni nesil başta olmak üzere hepimiz için bir tehlike işareti demektir.
Neyseki bu düzeltilemeyecek bir şey değil. Vücudumuzdaki diğer kasları nasıl belli bir programla geliştirebiliyorsak, beynimizde aynı şekilde. Elimizdeki cihazlardan kopmak yaşadığımız çağ için pek mümkün değil, hatta kopmak gibi bir amacımızın olması sadece izolasyona yol açar. Ancak kendi kendimizin filtresi olmayı öğrenebilmemiz lazım.
Özellikle teknoloji çağının zirvesinde doğmuş ve farklı bir geçmişle olan bağı olmayan nesil için bu durum gayet ‘normal’ olsada, sadece on senedeki akademik başarıdaki düşüş bazı acı gerçekleri açık açık gösteriyor.
En son ne zaman bir kütüphaneye gittiniz? Beyninizi zorlayacak bir kitap okudunuz yada bir belgesel seyrettiniz? Belki iş yada okuldan döndüğünüzde yorgundunuz, daha fazla kendinizi yormak istemediniz, anlaşılır elbette, peki saatlerce televizyon programları yada sosyal medya sizi ne kadar dinlendirdi?
Aktif ve hedefli bir şekilde, istenilen doğru ve odaklı bilgiyi elde etmek yaşadığımız çağda düşündüğümüz kadar kolay olmuyor. O kadar çok bilgi var ki, resmen her şey bulanıklaşıyor. Ancak bu bizi vazgeçip kolay yolu seçmeye itmekten çok, bizi bir şeylerin yanlış olduğunu fark etmeye ve elimizden geldiği kadar karşı koymaya çalışmalıyız diye düşünüyorum.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Bilgi (akışı) Çağı
02.02.2025 21:59
Bilgi çağında yaşadığımızı günlük hayatımızda hem kendimize hem de çevremize karşı tekrar tekrar hatırlatmayı hiç unutmayız. Peki bu dönemin beraberinde getirdiği imkanları ne derecede ve nasıl kullandığımızı hiç sorguluyor muyuz?
İnsan farkında olmasa da sürekli bir öğrenme ve algılama halindedi
İnsanların yaşadığı ve belirli derecede güvenlik duygusunu sağlayabildiği her yerde sanat vardır. Sanat insana has olan, onun duygusundan ve estetik açlığından gelen bir şeydir ve tıpkı insanların çeşit çeşit olduğu gibi sanat yapma şekilleri de çeşit çeşittir.
Yapılan sanatın nedeni, çeşidi ve k
İnsanlar yaşadıkça, yaşadıklarını diğer insanlara anlatma ihtiyacı hisseder. Hatta anlatmak için bizzat yaşamış olmaları bile gerekmez, eğer izleyicisinin bir şekilde hissetmesi, düşünmesini sağlayabilmişse bu anlatıcının başarılı olduğunun göstergesidir. Bu anlatma ve dinleme ihtiyacının oldukça çe
İnsan sabah gözünü açtığında ilk ne görür? Odaklanıp şekillere bir anlam yükleyene kadar ilk başta renkleri ayırt ederiz. Hatta bazen daha gözümüzü açmadan yüzümüze düşen bir güneş ışığı, daha uyanamadan bize günün başladığına dair bir habercidir hatta.
İnsan gözü yaklaşık on milyon farklı re
Bugün 14 Şubat, takvimlerimiz Sevgililer Günü’nü hatırlatıyor. Bu isim orijinaline çokta yakın çeviri değil aslında. “Valentin’in Günü”, yabancıların kullandığı asıl ismine daha sadık bir çeviri olurdu. Peki kim bu Valentin? Şimdi artık hediye, çikolata ve çiçek alma gününe dönüşen bu gün ilk nasıl
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
YENİŞEHİR YÖREM
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
EDA SARI
Bilgi (akışı) Çağı
Bilgi çağında yaşadığımızı günlük hayatımızda hem kendimize hem de çevremize karşı tekrar tekrar hatırlatmayı hiç unutmayız. Peki bu dönemin beraberinde getirdiği imkanları ne derecede ve nasıl kullandığımızı hiç sorguluyor muyuz?
İnsan farkında olmasa da sürekli bir öğrenme ve algılama halindedir. Bu her zaman ve çağ için böyle olmuştur. İnsanoğlunun tarihin en erken dönemlerinde yaşamla ölüm arasındaki fark olacak kadar önemli olan bu becerisinin sınırları, şimdiyse günümüzde geçmişte hiç olmadığı kadar sınanmaktadır.
Günlük yaşamımızın neredeyse tamamında tarihte şimdiye kadar hiç görülmemiş bir büyüklükte, sürekli bir bilgi akışının ortasındayız. Elimizdeki telefonlar, bilgisayarlar, evlerimizdeki televizyonlar ve çok daha fazlası, tam olarak belirleyemediğimiz bir noktadan sonra adeta bizi bu bilgi akışında esir tutuyor.
Özellikle son zamanlarda oldukça gelişen algoritmalar, yapay zekalar ve benzeri spesifik araçlar, bu bilgi akışını her bir kullanıcının kendisine ait şekilde kişiselleştirerek, o bireyi özellikle sürekli bu durumda tutmaya yönelik çalışıyor. Biz farketmesekte, bu bizi neredeyse bizi bir yönden bu sürekli yeni bilgi akışına ve hızına bağımlı bir hale getiriyor.
Peki böyle bir durumdayken, faydalı-faydasız ve doğru-yanlış bilginin farkına ne kadar varıyoruz? Sadece bir sonraki yeni akımı, haberi yada bir başka şeyin peşinde, resmen yeni bilgiye bağımlılık halindeyken, bu durumun aslında beynimize uzun vadede verdiği zararları hiç düşünüyor muyuz? Çünkü her ne kadar bilgi denince aklımıza ‘faydalı olan’ gibi bir tanım gelsede, aslında bilgi beynimizin algıladığı her şeydir. Bilimsel bir makalede okusak, saatlerce boyuna uzun, süresine kısa videolarda izlesek, beynimiz sürekli algılamakta.
Yanlış bir formla isterseniz saatlerce ağırlık kaldırın, eğer bir yerinizi incitmezseniz en iyi ihtimalle sadece sizin yorulduğunuzla kalırsınız. Algılamakta benzer bir şekilde beynimizin bir kas grubu, ancak ne derecede bu kabiliyeti sergileyebileceği ve hatta sahip olduğu seviyede kalabilmesi tamamen size bağlı bir şey.
Devamlı halde algıladığımız, ama beynimizin anlamlı bir şekilde gelişmesini sağlamayan her bilgi uzun vadede bizim zararımıza ve algı yeteneğimizin körleşmesine yol açmakta.
Neredeyse yirmi sene öncesini düşündüğümüzde bilgiyi aradığımız kaynakların çoğu dijitalleşmişti bile, ancak hala fiziksel bir yönü vardı. Bilgisayarlarımızın bir masası, hatta odası vardı. Eğer evde yoksa internet kafeler, kütüphaneler, okullardaki bilgisayar sınıfları gibi bilgiye erişmek amacıyla gittiğimiz ve bilincimizin bu yönde açık ve odaklı olduğu bir şekildeydi. Bilgiyi, özellikle doğru bilgiyi, araştırabilmek ve bulabilmek sadece bu kasını sürekli kullanmakla kazanılabilen bir beceri.
Sürekli cebimizde taşıdığımız, artık günlük yaşamımızla o kadar bütünleşmiş olduğundan son derece sıradanlaşmış telefonlarımızdan bir arama motoruna yazdığımız soru için çıkan sonuçlara tek tek basmak bile istemiyoruz. Etkinliği bile tartışılır bir yapay zekaya sorup, cevabın en kısa ve özet şekilde bize sunulmasını istiyoruz. Son zamanlarda TikTok ve YouTube gibi video odaklı sitelerin kullanıcı analizlerinde uzun sayılan videoların izlenme sayısının kısa olanlara oranla daha az olduğu ortaya çıkıyor. Eğer iki dakikalık bir TikTok uzun sayılıyorsa, bu özellikle yeni nesil başta olmak üzere hepimiz için bir tehlike işareti demektir.
Neyseki bu düzeltilemeyecek bir şey değil. Vücudumuzdaki diğer kasları nasıl belli bir programla geliştirebiliyorsak, beynimizde aynı şekilde. Elimizdeki cihazlardan kopmak yaşadığımız çağ için pek mümkün değil, hatta kopmak gibi bir amacımızın olması sadece izolasyona yol açar. Ancak kendi kendimizin filtresi olmayı öğrenebilmemiz lazım.
Özellikle teknoloji çağının zirvesinde doğmuş ve farklı bir geçmişle olan bağı olmayan nesil için bu durum gayet ‘normal’ olsada, sadece on senedeki akademik başarıdaki düşüş bazı acı gerçekleri açık açık gösteriyor.
En son ne zaman bir kütüphaneye gittiniz? Beyninizi zorlayacak bir kitap okudunuz yada bir belgesel seyrettiniz? Belki iş yada okuldan döndüğünüzde yorgundunuz, daha fazla kendinizi yormak istemediniz, anlaşılır elbette, peki saatlerce televizyon programları yada sosyal medya sizi ne kadar dinlendirdi?
Aktif ve hedefli bir şekilde, istenilen doğru ve odaklı bilgiyi elde etmek yaşadığımız çağda düşündüğümüz kadar kolay olmuyor. O kadar çok bilgi var ki, resmen her şey bulanıklaşıyor. Ancak bu bizi vazgeçip kolay yolu seçmeye itmekten çok, bizi bir şeylerin yanlış olduğunu fark etmeye ve elimizden geldiği kadar karşı koymaya çalışmalıyız diye düşünüyorum.
Bilgi (akışı) Çağı
02.02.2025 21:59Bilgi çağında yaşadığımızı günlük hayatımızda hem kendimize hem de çevremize karşı tekrar tekrar hatırlatmayı hiç unutmayız. Peki bu dönemin beraberinde getirdiği imkanları ne derecede ve nasıl kullandığımızı hiç sorguluyor muyuz? İnsan farkında olmasa da sürekli bir öğrenme ve algılama halindedi
Adı Gibi Minyatür
06.02.2025 21:18İnsanların yaşadığı ve belirli derecede güvenlik duygusunu sağlayabildiği her yerde sanat vardır. Sanat insana has olan, onun duygusundan ve estetik açlığından gelen bir şeydir ve tıpkı insanların çeşit çeşit olduğu gibi sanat yapma şekilleri de çeşit çeşittir. Yapılan sanatın nedeni, çeşidi ve k
HAYAL PERDESİNİN ARKASI
09.02.2025 23:18İnsanlar yaşadıkça, yaşadıklarını diğer insanlara anlatma ihtiyacı hisseder. Hatta anlatmak için bizzat yaşamış olmaları bile gerekmez, eğer izleyicisinin bir şekilde hissetmesi, düşünmesini sağlayabilmişse bu anlatıcının başarılı olduğunun göstergesidir. Bu anlatma ve dinleme ihtiyacının oldukça çe
Türk Yeşili
11.02.2025 22:46İnsan sabah gözünü açtığında ilk ne görür? Odaklanıp şekillere bir anlam yükleyene kadar ilk başta renkleri ayırt ederiz. Hatta bazen daha gözümüzü açmadan yüzümüze düşen bir güneş ışığı, daha uyanamadan bize günün başladığına dair bir habercidir hatta. İnsan gözü yaklaşık on milyon farklı re
Valentin’in Günü
13.02.2025 21:47Bugün 14 Şubat, takvimlerimiz Sevgililer Günü’nü hatırlatıyor. Bu isim orijinaline çokta yakın çeviri değil aslında. “Valentin’in Günü”, yabancıların kullandığı asıl ismine daha sadık bir çeviri olurdu. Peki kim bu Valentin? Şimdi artık hediye, çikolata ve çiçek alma gününe dönüşen bu gün ilk nasıl