SON DAKİKA
Hava Durumu

#Tedavi

YENİŞEHİR YÖREM - Tedavi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tedavi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Sigarayı bıraktılar, belgeyi aldılar Haber

Sigarayı bıraktılar, belgeyi aldılar

2 yıllık sigara kullanımı sonucunda kalp krizi geçirip ardından Sigara Bırakma Polikliniği'ne başvuran merkez danışanlarından Erkan Sever (43), Yıldırım İlçe Sağlık Müdürlüğü 1 No’lu Sağlıklı Hayat Merkezi’nde gördüğü tedavi sonrasında 17 aydır sigara içmediğini, bu sürenin sonucunda yeni bir hayata başlamış gibi hissettiğini belirtti. Sigara kullandığı zamanlarda günde yaklaşık 2-3 paket sigara içtiğini belirten Sever, “Sigarayı bırakmayı düşünüyordum fakat bu sadece düşüncelerle olmadı. 22 yıl günde 2-3 paket olacak şekilde sigara içtim, bunun neticesinde sağlığımın bozulduğunu anlayamadım ve damarlarım tıkandı, ciddi bir kalp krizi geçirdim. Ardından yoğun bakımda 13 gün kadar yattım” dedi. Yoğun bakımda yaşadıklarının ardından sigarayı bırakmaya karar verdiğini ifade eden Sever, “Bu kararı verdikten sonra ilk olarak 171’i aradım. Burada merkezdeki Sigara Bırakma Polikliniği'nden yardım alabileceğimi öğrendim. Merkezdeki doktorum ile hem ilaçla, hem de psikolojik destekli bir tedaviye başladık. Bu sürecin sonunda 16-17 aydır sigara içmiyorum. Herkesin sigarayı bırakabileceğine inanıyorum” şeklinde konuştu. Sigarayı bıraktıktan sonra eski sağlığına kavuşmayı başladığını vurgulayan Sever, “Bıraktıktan sonra nefes almam değişti, koşmam değişti, konuşmam değişti. Ağız kokusu da olmuyor. Çocuklarım bunu görüyor ve bu halimden daha mutlular. Sigarayı bırakmak o kadar zor bir şey değil, yeter ki bunu isteyin. Ben bıraktıysam herkes de bırakabilir, çünkü ben gerçekten ciddi bir içiciydim. Bundan sonra içmeyeceğim, gençlere de lütfen sigara içmesinler diyorum” ifadelerini kullandı. "SİGARA KULLANICILARI KENDİLERİNE İNANSINLAR, BİRAZ ÇABAYLA VE BİZİM VERECEĞİMİZ DESTEKLERLE SONUCA ULAŞABİLİRLER" Yıldırım 1 No’lu Sağlıklı Hayat Merkezi Sigara Bırakma Polikliniği Sorumlusu Dr. Azize Selçuk Çelebi, sigarayı bırakmak isteyen vatandaşlara hem psikolojik destek verdiklerini hem de ilaçlı tedavi yaptıklarını söyledi. Sigara içenlerin genel olarak sigarayı bırakmak istediklerini ancak cesaret edemediklerini vurgulayan Dr. Selçuk, "Sigara kullanıcıları kendilerine inansınlar, biraz çabayla ve bizim vereceğimiz desteklerle sonuca ulaşabilirler. Hastanelerde ya da Sağlıklı Hayat Merkezlerinde bulunan Sigara Bırakma Polikliniklerine başvurabilirler" şeklinde konuştu. Yıldırım İlçe Sağlık Müdürlüğü’nde düzenlenen programa; Yıldırım Kaymakamı Metin Esen, Halk Sağlığı Hizmetleri Başkan Yardımcısı Uzm. Dr. Tayfun Alperen Esgin, Yıldırım İlçe Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Ferhat Ekinci ile sağlık personelleri ve danışanlar katıldı. Merkezin sigara bırakma polikliniğine başvurarak sigarayı bırakan danışanlar, sigarayı bırakma süreçlerini ve yeni hayatlarındaki tecrübelerini birbiriyle paylaştılar.

Bilinç kaybı şikâyeti ile gitti! Nadir görülen o hastalığa o tedavi ile şifa buldu Haber

Bilinç kaybı şikâyeti ile gitti! Nadir görülen o hastalığa o tedavi ile şifa buldu

İnegöl’de yaşayan 75 yaşındaki erkek hasta, bilinç kaybı şikâyeti ile yakınları tarafından e getirildi. Hastanede görevli İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Gizem Geçgel Aras tarafından yapılan tetkik ve inceleme sonrası fahr sendromu teşhisi konulan 75 yaşındaki erkek hasta, uygulanan tedavi yöntemi ile şifa buldu. Hastanın evde baygınlık şikâyeti ile geldiğini ve yapılan tetkiklerinde kalsiyum düşüklüğü tespit ettiklerini dile getiren Uzm. Dr. Aras, “Hastanın çekilen beyin tomografisinde beyninde kalsiyum birikimleri olduğunu fark ettik. Hastalığa milyonda bir görülen çok ender olan fahr sendromu tanısını koyduk. Hasta, hastanemize geldiğinde kendini, çevresini bilemez, nerede olduğunu tanıyamaz haldeydi. Hastanemizde nöbet geçirdi ancak sonrasında yaptığımız tedavi ile hem nöbet tedavisi hem kalsiyum tedavisi ile hastamızın şikâyetlerinde gerileme oldu. Bilinç durumu düzeldi” dedi. İLAÇLI TEDAVİSİ DEVAM EDECEK Hastanın damardan tedavilerini tamamladıklarını vurgulayan Uzm. Dr. Aras, “Bundan sonrasında da ağızdan tedavi ile devam edeceğiz. Hastanın tekrar nöbet geçirmesi olmadı. Kalsiyum seviyeleri normal hale geldi. Bundan sonrasında eğer kontrollerini aksatmaz ve ilaçlarını düzenli almaya devam ederse tekrar bu şikâyetlerinin olmayacağını düşünüyoruz. Bu hastalığı tanıyabilmiş olmaktan ve hastayı tedavi edebilmiş olmaktan mutluyuz” şeklinde konuştu.

Yapay zeka ile sağlık sektöründe devrim: Hızlı ve doğru tanılar mümkün! Haber

Yapay zeka ile sağlık sektöründe devrim: Hızlı ve doğru tanılar mümkün!

Yapay zeka, doktorların hastalıkları daha hızlı ve doğru bir şekilde teşhis etmelerine yardımcı oluyor ve tedavi süreçlerini iyileştiriyor. Bu gelişmeler, sağlık sektöründe bir devrimin habercisi olarak görülüyor. Yapay Zeka Sağlık Sektöründe Neler Yapabiliyor? 1. Hızlı Teşhisler: Yapay zeka, görüntü analizi, genetik verileri işleme ve semptomların analizi gibi alanlarda doktorlara hızlı ve doğru teşhisler koyma yeteneği sağlıyor. Bu, hastaların daha erken teşhis edilmesi ve tedaviye başlamaları anlamına geliyor. 2. Tedaviye Özelleştirme: Yapay zeka, hastaların bireysel ihtiyaçlarına göre tedavi planları oluşturmada yardımcı oluyor. Bu, tedavinin daha etkili ve yan etkilerin daha az olmasını sağlıyor. 3. Sağlık Kayıtları ve Veri Analitiği: Hastaların sağlık kayıtları ve büyük veri analitiği, hastalıkların izlenmesi, epidemiyolojik çalışmalar ve tıbbi araştırmalarda yapay zeka ile kullanılıyor. 4. İnsan Hatalarının Azaltılması: Yapay zeka, doktorların kararlarını destekleyerek insan hatalarını azaltıyor ve tedavi sonuçlarını iyileştiriyor. Sonuç Olarak; Yapay zeka, sağlık sektöründe büyük bir değişimi temsil ediyor ve hastaların yaşam kalitesini artırıyor. Bu teknolojik gelişmeler sayesinde daha fazla insanın daha iyi ve daha hızlı sağlık hizmetlerine erişimi mümkün hale geliyor. Yapay zekanın sağlık sektöründeki bu etkileyici rolü, gelecekte daha da büyüyecek gibi görünüyor. HABER:KAAN KOÇAK

Uzmanından göz hastalığı için tavsiyeler Haber

Uzmanından göz hastalığı için tavsiyeler

Göz sağlığında alınması gereken tedbirler hakkında bilgi veren Özel Medicana Bursa Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. İpçioğlu, göz nezlesine yakalanmamak için toplu taşıma araçlarında dikkatli olunması gerektiğini söyledi. Göz sağlığını koruyucu önlemler alınabileceğini aktaran İpçioğlu,“Bu mevsimde kalabalık yerlerde, özellikle otobüs, tramvay gibi toplu taşıma araçlarında dikkatli olunmalı. Gözde en ufak bir bulgu olduğunda kızarıklık, kaşıntı, çapaklanma gibi mutlaka göz hekimine başvurulmalıdır. İlaçlarımızı özenle kullanmalı, tedavimizi yarım bırakmamalıyız”dedi. Ofis çalışanlarında görülen göz problemleri hakkında da bilgi veren Op. Dr. Adnan İpçioğlu,“Çalışanlarda görülen ciddi problem günümüzde monitör hastalığıdır. Hepimizin hayatında bilgisayar çok önemli bir yer tutar. Yoğun klima kullanımı ofis çalışanlarında göz sağlığını ciddi derecede etkiliyor ve kişinin bir göz hastalığı varsa bunu tetikleyebiliyor. Özellikle klimalı ortamlarda göz kuruluğuna yönelik nemlendirici damla kullanılabilir. Düşük derecede olsa sürekli bilgisayara bakan kişilerde gözlük kullanımı yine faydalı olabilir”şeklinde konuştu. Sonbahar aylarında güneş ışınlarının göze direkt temasının göz sağlığına olumsuz etki edeceğini söyleyen İpçioğlu,“Sonbahar ayı da olsa güneş gözlüğü kullanılmasını şiddetle tavsiye ediyoruz. Özellikle araç kullananların güneş gözlüğü kullanmaları gerekiyor. Güneşli bölgelerde, güneşli ülkelerde güneş gözlüğü kullanımını şiddetle tavsiye ederim. Özellikle güneş gözlüğü Güneydoğu, Doğu Anadolu Bölgesi gibi dört mevsim güneş alan yerlerde güneş ışınlarının daha dik gelmesi nedeniyle özellikle araç kullanan kişilerde, açık havada çalışan kişilerde önerilir. Kışın açık havada çalışanlar ve araç kullananlara güneş gözlüğü kullanımını tavsiye edebiliriz”dedi.

Yıllardır diyabetle mücadelede çalışma yapan doktor: Haber

Yıllardır diyabetle mücadelede çalışma yapan doktor:

Halk Sağlığı ve İç Hastalıkları Uzmanı Dr. M. Emin Dinççağ, "100 yıllık geçmişimizde diyabet (şeker hastalığı) alanında da geldiğimiz nokta takdir edilecek bir durumdur. Diyabet alanında çalışan sivil toplum kuruluşları ve diyabet bilinci dünya devletleri ile yarışabilecek olgunluktadır ve gurur vericidir" dedi.  Halk Sağlığı ve İç Hastalıkları Uzmanı, Karadeniz Diyabet Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Dr. M. Emin Dinççağ, diyabet hastalığıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Türkiye'nin diyabetle mücadelede takdir edilecek bir konumda olduğunu ifade eden Dr. Emin Dinççağ, "Cumhuriyet'in kuruluşunun 100. yılını kutlarken pek çok alanda değerlendirmeler yapıp, ne kadar yol aldığımızı anlamaya çalışıyoruz. 100 yıllık geçmişimizde diyabet alanında da geldiğimiz nokta takdir edilecek bir durumdur. Dünyanın pek çok ülkesi ile karşılaştırıldığında diyabet alanında hastalığın farkındalığı, tanı ve tedavisi, gerekli ilaç ve malzeme, yetişmiş insan gücü, sağlık kurumları, sivil toplum örgütleri, araştırma ve geliştirme açısından ihmal edilemeyecek başarılarımızın olduğu ve ileri ülkeler ile rekabet edebilecek düzeyde olduğumuzu görüyoruz. 1955 yılında Türk Diyabet Cemiyeti’nin kurulması ile ivme kazanan diyabet çalışmaları, Prof. Dr. Şevki Yener ve Dr. İhsan Aksen gibi diyabet alanında ilgili hocalar vasıtasıyla uluslararası münasebetler ile geliştirilmeye çalışılmıştır. Geçtiğimiz yüzyılda, diyabet alanında önemli gelişmeler olmuş, diyabet farkındalığı ve tedavisi ülkemizde de bir çok standardın üzerinde gerçekleşmiştir. Dünyada da ülkemizde de diyabet farkındalığı yüzde 40-45 civarındadır. Diyabet, bulaşıcı olmayan hastalıklar arasında önemli yer tutmaktadır. Yaşadığımız çağın en önemli halk sağlığı problemidir. Uluslararası Diyabet Federasyonu 2019 yılı, 20-79 yaş aralığında 463 milyon insanın tahmini diyabetli olduğunu belirtmektedir. Bozulmuş glikoz toleransı(gizli şeker hastalığı) olanlar ilave edilirse bu rakamın çok büyük olduğu tahmin edilebilir. Ülkemizde de yüzde 14 kişinin diyabetli olduğu ve Avrupa'da en fazla diyabetlinin Türkiye'de olduğu bilinmektedir" diye konuştu.  Diyabete bağlı ölümlerin HIV/AIDS, tüberküloz ve sıtma kaynaklı ölümlerden daha fazla olduğunu belirten Dinççağ, "Diyabet hastalığında arzu ettiğimiz tedavi değerlerine ulaşabilmek için, ilaç, gereç, hekim, sağlık kurumu ve bunlara ulaşım kolaydır. Diyabet alanında çalışan sivil toplum kuruluşları ve diyabet bilinci dünya devletleri ile yarışabilecek olgunluktadır ve gurur vericidir. Diyabet tedavisi alanında kırsal kesim ile kent merkezleri arasında fark olmasına rağmen diyabet alanında sınıfı geçiyoruz. Kırsal alandaki diyabet takibinin daha iyi yapılabilmesi için halk sağlığı hemşireliğinin geliştirilmesi ve kırsal alanda daha çok hizmet vermesi, diyabette akran eğitiminin sağlanması, diyabetli yakınların eğitimi, diyabet alanında seviyemizi daha ileriye taşıyabilecektir. İleri teknolojilerden yararlanmalıyız. Sensör gibi kan şekeri ölçümlerinde az kullandığımız modern yöntemler pahalı olması nedeniyle gelecekte daha çok kullanılabilirse diyabet tedavisinde daha ileri düzeyde olmamız mümkündür" şeklinde konuştu.

Ozon ile gelen sağlık Haber

Ozon ile gelen sağlık

Havaların soğuması ile birlikte vücut ısımızı 36,5 derecede sabit tutabilmek için daha fazla enerji kullanımına ihtiyaç doğacağını belirten Medicana Bursa Hastanesi Romatoloji Uzmanı Dr. Yüksel Karakoç, “Çocuklarda ve gençlerde buna uyum kolay olmakta iken, 40 yaşından sonra enerji üretimi ve kullanımı artık eskisi gibi olmamaya başlar. Yaşlıların bazen yaz aylarında bile kemiklerim üşüyor, kendimi ısıtamıyorum dediğine şahit olmuşuzdur. Bazen sağlıklı olduğumuzu sanırız ama aslında hastayızdır. Bazen de hasta olduğumuzu sanırız ama aslında sağlıklıyızdır. Bu ikisini birbirinden ayırmada tecrübeli bir uzman hekim değerlendirmesine bazen ihtiyaç duyulabilir. Sağlıklı olmak kadar sağlığın uzun süre korunması da önem taşır. Hepimizin isteği, olabildiğince genç kalabilmek, sağlıklı ve uzun bir ömür yaşamaktır” dedi. Dünyanın aslında bazı yönleri ile insan vücuduna benzediğini belirten Karakoç, “Orantısal olarak çok ortak yanları vardır. Örneğin dünyanın ve insanın yaklaşık yüzde 65-70 sudur. Dünyanın ve insanın yapısında en fazla bulunan atom oksijendir. Atomlardan moleküller, moleküllerden maddeler oluşurken elektronlar ya paylaşılır ya da aktarılır. Mikro dünyanın temellerinden olan bu olayı günlük insan ilişkilerimizde de aslında farkında olmadan hep taklit ederiz. İnsanın vücut ısısında birkaç derecelik yükselme olduğunda ateş yüksekliğinden bahsederiz. Bugün dünyada olan ısı artışını 1,5 derecenin altında tutmak için çare arayışları tüm hızıyla devam etmektedir. Antibiyotikler keşfedilmeden önce insanlığın en büyük sağlık sorunu mikroorganizmalarla oluşan salgın hastalıklara bağlı toplu ölüm vakaları idi. Günümüzde enfeksiyon tehdidi yine gündemde olmasına rağmen kanser, dejeneratif hastalıklar, otoimmün hastalıklar ve metabolik hastalıklarda giderek artan sayılarla karşılaşmaktayız. Bu dört hastalık gurubu bu kadar yaygın olmasına rağmen tam olarak anlaşılabilmiş değildir. Bu hastalıkların tedavisinde güncel modern tedavilerimizi başarılı bir şekilde uyguluyoruz. Özellikle cerrahi alanda ilerlemeler hepimize umut veriyor. Ancak kronik hastalıkların tedavisinde güncel modern tedavilerin yanı sıra bazen geleneksel tıp/ tedavi yöntemlerini de uygulamak tedavi başarısını artırabilmektedir” diye konuştu. Ozon tedavisinin geleneksel tedavi yöntemlerinden biri olduğunu ifade eden Karakoç, “Yüzyıldan uzun bir süredir bilinmektedir. Özellikle Avrupa olmak üzere tüm dünyada kullanılmaktadır. Ozon tedavisinin özünde oksijen yatmaktadır. İnsan vücudunun yüzde 90’ını üç element oluşturmaktadır. Bunlar, oksijen, hidrojen ve karbondur. Atom ağırlığı açısından vücudumuzdan en sık bulunan atom oksijendir. Oksijen hem yapısal olarak hücre ve dokularda bulunurken hem de besin, su ve gaz olarak vücudumuza her gün almaktayız. Kemik, kas gibi devasa yapılara sahip olan insan bedeninin 10 dakika oksijen gazsız kalması, hayatının sonra ermesi çok ilginçtir. Oksijen sürekli alınmak zorundadır. Bu çarpıcı olayın temelinde bedenimizde oksijen deposunun olmaması yatar. Dolayısıyla tüm hayatsal işlevler için (okumak, düşünmek, planlamak, keşfetmek gibi zihinsel işlemlere ilaveten temel biyolojik işlevler, hareket etmek, avlanmak, yemek, içmek gibi) gerekli olan enerjinin de deposu yoktur. Her hücre vücutta bulunduğu her noktada kendi enerjisini kendi sürekli üretmek zorundadır. Bunun için kesintisiz bir oksijen kaynağına ihtiyaç duyar. İnsanlar bunu solunumla sağlarlar. Soluyarak aldığımız havadaki oksijen O2 olarak adlandırılır. İki oksijen atomu içerir. Ozon gazı O3’dür. Yani üç oksijen atomu içerir” dedi. Ozon gazının dezenfektan olarak başlıca su ve besin dezenfeksiyonlarında kullanılmakla birlikte otomobil temizliğinden haşarat öldürmeye kadar çok farklı alanlarda günlük hayatta kullanılmakta olduğunu belirten Karakoç, “Medikal oksijen doz/konsantrasyon olarak bunlardan çok farklıdır. Tıp da medikal cihazlarda saf oksijen elektriğe maruz bırakılarak atomlarına parçalanır ve ozon oluşur. Yüz mililitrelik bir gaz karışımının yüzde 95’i saf oksijen, yüzde 5’i ozon olacak şekilde karışım hazırlanır. Cihaz 1 mililitrelik bir gazda 1 mikrogram ozon içerecek şekilde karışımı ayarlar. Hastalıkların tedavisinde kullanılan ozon miktarı günlük hayatta kullanılan dozlardan çok çok daha azdır. Ozon tedavisi hem mikroorganizmalara bağlı gelişen enfeksiyon hastalıklarında etkili olmakta, hem de yukarıda bahsettiğimiz günümüz insanın 4 ana grup hastalığında da (kanser, otoimmünite, dejeneratif ve metabolik) kullanılabilen ilginç bir tedavi ajanı olarak durmaktadır. Acil servisten kardiyolojiye, romatolojiden nörolojiye, kısacası tıbbın her branşında kullanılabilme potansiyeli taşımaktadır” şeklinde konuştu. 2019 yılından bu yana tüm dünyada korona virüs salgını yaşandığını belirten Karakoç, "Son yıllarda ozon tedavisinin tekrar gündeme gelmesi ve sıkça konuşulur olması sebeplerinden biri de ciddi korona virüs enfeksiyonlarında ozon tedavisinin etkinliğinin gözlenmiş olduğu vakalardır. Ozon tedavisi yalnızca hastalıklarla mücadelede hekime destek verebilmesi yanında hiçbir hastalığı olmayan ama enerji ve mod düşüklüğü hisseden ya da kendisini daha iyi hissetmek isteyen herkes bu tedaviyi alabilmektedir. Şunu da hatırlamakta yarar vardır. Hiçbir ilaç veya tedavi yöntemi yoktur ki herkese iyi gelsin. Bu sebeple ozon tedavisinin de hiç alınmaması gereken durumların yanı sıra alınmasının riskli olabileceği durumlarda vardır. Dolayısıyla ozon tedavisi almak isteyen birisi ilgili hekimle tedaviye uygun olup olmadığını danıştıktan sonra ozon tedavisine başlaması gerekir" diye konuştu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.