SON DAKİKA
Hava Durumu

#Medline Adana Hastanesi

YENİŞEHİR YÖREM - Medline Adana Hastanesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Medline Adana Hastanesi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Öfkenizi 8 adımda kontrol edebilirsiniz Haber

Öfkenizi 8 adımda kontrol edebilirsiniz

Günümüzün stresli yaşam şartları sık sık öfkelenmemize yol açabiliyor. Uzmanlarca oldukça doğal bir duygu olarak tanımlanan öfke, özellikle insanı harekete geçirme noktasındaki bazı durumlarda gerekli olsa da kontrol edilemediğinde genellikle yıkıcı ve olumsuz tepkiler olarak karşımıza çıkıyor.   Öfkenin, yaygın ve doğal bir duygu olduğunun söyleyen Medline Adana Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Fulda Karaçiçek, “Ancak öfke, kronikleşen ve kontrol edilemeyen bir hal alıyorsa önemli sorun var demektir. Bu durum kişinin sağlığını tehdit ederken, kariyerini ve sosyal ilişkilerini de olumsuz etkiler. Oysa ki bazı önlemler ile öfkeyi kontrol altına almak mümkündür” diyerek önerilerde bulunuyor.  Öfke çeşitli belirtilerle kendini gösteriyor  Öfkenin kimi zaman karşımıza sadece bir söylem olarak çıkmadığını ifade eden Uzman Klinik Psikolog Karaçiçek, “Seviyesi arttıkça insan vücudunda bazı belirtiler de ortaya çıkıyor. Kan basıncının yükselmesi, aşırı gergin bir ruh hali, nefes alıp vermede düzensizlik, kalp atışlarında hızlanma, adrenalin seviyesinde belirgin yükselme gibi belirtiler öfkenin fiziksel hali olarak değerlendiriliyor. Sabırsızlık, kişilerle iletişim kuramama, bir eşyaya vurma ya da kişiye şiddet uygulama, diğer insanlara sözlü saldırı gibi belirtiler ise öfkenin davranışsal belirtileri olarak tanımlanıyor” dedi.  Sizi neyin öfkelendirdiğini bulun  Öfkeyi tümüyle ortadan kaldırmak mümkün değil. Ancak bu duyguyla yapılan davranışları kontrol edebilmek, bireyin ve toplumun sağlığı açısından oldukça önemli. Uzman Klinik Psikolog Karaçiçek, ilk olarak öfkenin altında yatan sebeplere odaklanmak gerektiğini belirterek “Öncelikle duygulara kulak vermeli ve “Ne oldu da ben öfkelendim, beni kızdıran şey neydi?” sorusunu kendi kendine sormak gerekir. Bu sayede sizi neyin öfkelendirdiğini fark ederek bununla baş etme yollarını bulma şansınız olur” diyor ve öfke kontrolü için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:  “Öfke duygusunun yok edilemeyeceğini unutmadan öfkenizin seyrini tanıyın. Bedeninizden gelen sinyalleri dinleyin. Olayın gelişimini, süreçleri ve alınan tepkileri anlamaya çalışın. Öfke paylaşılmadan yok olmaz. Bu nedenle duygu ve düşüncelerinizi net ifade edin. Karşınızdakine söz hakkı tanıyın ve dikkatinizi onun yanıtlarına odaklayın. İşin içinden çıkamıyorsanız konuşmayı başka bir zamana erteleyin. Öfkenizi kontrol edemiyorsanız, öfke doğuran ortam ve durumdan uzaklaşın. Karakteriniz ne olursa olsun bir başkasına zarar verme hakkınız olmadığını aklınızdan çıkartmayın.”

“Akciğer kanseri sinsi ilerliyor” Haber

“Akciğer kanseri sinsi ilerliyor”

Kanser, en basit şekli ile hücrelerin anormal ve kontrolsüz bir şekilde büyüyerek vücut dokusunu tahrip etmesi olarak tanımlanıyor. Günümüzde bilinen 200’den fazla kanser türü bulunuyor ve bunlar varasında yer alan akciğer kanseri, tüm dünyada kanser kaynaklı ölümlerin en yaygın nedeni olarak öne çıkıyor.  Sigara tüketiminin hastalığın oluşumunda en önemli faktörlerden olduğu akciğer kanserinin erken evrede yakalanması durumunda tedavi şansının yükseldiğini söyleyen Medline Adana Hastanesi İç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Veysel Haksöyler, özellikle 15 yıldan daha uzun süre günde 1 paket sigara içen ya da sigarayı bırakmasının üzerinden 15 yıl geçmemiş olan kişilerin, yılda bir kez düşük doz bilgisayarlı tomografi ile her yıl akciğer kanseri taraması yaptırmalarını önererek önemli bilgiler verdi.  En büyük risk faktörü sigara  “Sigara ve tütün ürünleri tüketiminin akciğer kanserinde en büyük risk faktörü olduğunu kaydeden Haksöyler, “Bu hastalık hiç sigara kullanmamış bireylerde de görülmektedir. Ancak yapılan araştırmalar, bizlere günde 1 paketten fazla sigara kullanan bireylerin hiç içmeyenlere göre 25 kat daha fazla akciğer kanserine yakalanma riski altında olduğu gösteriyor” diyerek sigara içmeyen ancak sigara dumanına maruz kalan pasif içicilerin de riskli grupta yer aldıklarını vurguladı.  Geçmeyen öksürüğe dikkat!  Doç. Dr. Haksöyler, “Genellikle sessizce ilerleyen akciğer kanserinin en önemli belirtileri arasında yer alan öksürük, çoğunlukla başka nedenlere bağlı olduğu düşünüldüğü için genellikle pek önemsenmez. Ancak 2 haftadan uzun süren, giderek artan ve nedeni belirlenemeyen inatçı öksürük, akciğer kanserinin en belirgin göstergesi olarak bilinmektedir. Bununla birlikte balgamda kan görülmesi, balgam renginin koyu kahverengi olması da akciğer kanserini işaret eden ciddi belirtiler arasındadır” dedi.  Genellikle tesadüfen fark ediliyor  İnatçı ve geçmeyen öksürük dışında, nefes darlığı, kanlı balgam, ateş, ses kısıklığı, yüz ve boyunda şişme, omuz ve kol ağrısı, sırt ağrısı ve yutma güçlüğü gibi bulguların da bu hastalığın öne çıkan belirtileri arasında yer aldığını anlatan Haksöyler, yine pek çok nedenden kaynaklanabilen göğüs ağrısının da akciğer kanseri açısından ihmal edilmemesi gereken önemli bir işaret olabileceğini söyleyerek bu hastalıkta erken tanının çoğu zaman başka bir sorun nedeniyle yapılan kontroller sırasında tesadüfen konduğunun altını çizdi.  Tedavi seçenekleri değişiyor  Akciğer kanserinde tedavinin planlanmasında en önemli kriterlerin kanserin tipi ve evresi olduğunu kaydeden Haksöyler, “Uygun hastalarda cerrahi yöntemlerle kanserin bulunduğu akciğer veya akciğerin kanserli bölümü çıkartılabilir. Ancak cerrahi yöntem için elverişli olmadığı düşünülen vakalarda ise kemoterapi ve radyasyon tedavisi seçenekler arasında yer alır” diyerek bunların yanı sıra uygun hastalarda immünoterapi ve akıllı ilaçlar gibi yeni tedavi yöntemlerinin de gündeme gelebileceğine dikkat çekti.  Akciğer Kanserinden Korunmak İçin 6 Öneri ise şöyle sıralandı:  “Sigara, tütün ürünleri ve alkol gibi kanser yapıcı maddelerden uzak durun. Katran, benzin, boya kimyasalları, asbest vb. maddeleri solumamaya dikkat edin. Hava kirliliği olan yerlerde bulunamamaya özen gösterin. Sağlıklı ve dengeli beslenin. Açık havada düzenli egzersiz yapın. Radyasyondan kaçının”

Kemikleri çalan sessiz hırsız hastalık Haber

Kemikleri çalan sessiz hırsız hastalık

Halk arasında ‘kemik erimesi’ olarak da adlandırılan osteoporoz, erken dönemde büyük sorunlara neden olmasa da yaş ilerledikçe kemiklerde hasar oluşumuna ve kırılmalara yol açabiliyor. Osteoporozun en dikkat çekici yönü ise genellikle kemikte kırık meydana gelmeden önce sessiz bir hırsız gibi ilerleyerek, hiçbir belirti vermemesi oluyor.  Günümüzde 50 yaşın üzerindeki her 3 kadından birini tehdit eden osteoporoz, ileri yaş erkeklerde de görülüyor. Medline Adana Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Adam, toplumda en sık görülen metabolik kemik hastalığı olan ve artık bir halk sağlığı sorunu haline gelen osteoporoz hakkında önemli bilgiler verdi.  "Risk yaşla beraber artıyor"  “Bebeklik ve çocukluk döneminde artan kemik kitlesi 30-35 yaşlarında zirve yaparken daha sonra her yıl ortalama yüzde1 azalıyor. Kadınlarda menopoz sonrası ilk yıllarda östrojen hormonunun koruyucu etkisi ortadan kalkınca yıllık kayıp oranı yüzde 3 ila 5’e kadar çıkabiliyor” diyen Prof. Dr. Adam, bunun altında yatan nedeni ise kadın anatomik yapısındaki kemik yoğunluğunun erkeklere göre daha az olması şeklinde açıklıyor.  "Kalça kırıkları hayatı tehdit ediyor"  Osteoporozun en korkulan ve istenmeyen bulgusunun 80’li yaşlarda görülen kalça kırığı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Adam, bu çağlarda kalça kırıklı hastaların yüzde 20-25’inin altta yatan diğer hastalıklarının da etkisi ile hayatlarını kaybettiklerini söyleyerek ekliyor: “Osteoporoza bağlı omur kırıkları ise kendini sırt ağrısı olarak gösterir. Devam eden süreçte boy kısalması, kamburluk, karın içi organlara bası sonucu kabızlık, yanma gibi mide ve bağırsak sorunları görülür. Osteoporoza bağlı en sık görülen kırık ise el bilek kırıklarıdır. 50’li yaşlarda basit düşme sonucu görülen el bilek kırıkları günlük yaşam aktiviteleri bozan önemli bir unsurdur.”  "Korunma çocuk çağında başlamalı"  Osteoporozdan korunmanın çocukluktan başlaması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Adam, “Zengin kalsiyum içeriğine sahip besinlerin günlük tüketilmesi, güneş ışınlarından faydalanılarak yeterli D vitamin alınması ve düzenli egzersiz ile kas kitlesini, dolayısı ile kemik kitlesini arttırmak mümkündür. Yapılacak egzersizler yerçekimine karşı direnç egzersizleri olmalıdır. Basketbol, voleybol, ip atlama, koşma vb. egzersizler erken dönemlerde tercih edilirken, ileri yaşlarda ise yürüyüş hatta sadece yerinde yaylanma hareketi bile yeterli olacaktır. Ayrıca D vitamin kan değerleri çok düşük ise D vitamini takviyesi, sigara ve alkolden uzak durulması, soda ve kolalı içeceklerin tüketilmemesi, çay ve kahve tüketiminin günde 2-3 fincan ile sınırlandırılması önerilir. İlaç tedavisi gereken bireylerde ise ilk tercih bisfosfonat grubu ilaçlardır” diyerek bisfosfonatların yetersiz kaldığı ya da yan etkisi nedeniyle kullanılamadığı durumlarda ise daha başka ilaç seçeneklerinin gündeme gelebileceğini anlatıyor.  Erkekler de risk atında  Erkeklerde erken dönemde düşük enerjili bir travma ile kemik kırığı oluşmasının osteoporoza karşı uyarıcı olması gerektiğini de kaydeden Prof. Dr. Adam, “Erkek osteoporozunda araştırılması gereken durumlardan biri hipogonadizmdir (Cinsiyete özgü seks hormonlarının hiç olmaması veya yetersiz olması). Erkeklerde koruyucu ve tedavi edici yaklaşımlar ise kadınlarla aynıdır” diyor.  Kimler osteoporoz riski altında?  3 aydan uzun süre kortizon kullananlar  Hipertiroidi hastaları  Antiepileptik ilaç kullananlar  Aile öyküsünde osteoporoz olanlar  1 aydan uzun süre yatak istirahati alanlar  Ailesinde kalça kırığı olanlar  Menopoz dönemindeki kadınlar  Boy kısalması olanlar.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.