SON DAKİKA
Hava Durumu

# Karar

YENİŞEHİR YÖREM - Karar haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Karar haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Cezaevi aracına 'bombalı saldırı' davası! İşte karar...363'er yıl hapis cezası... Haber

Cezaevi aracına 'bombalı saldırı' davası! İşte karar...363'er yıl hapis cezası...

Bursa'da geçen yıl bir infaz koruma memurunun şehit olduğu cezaevi servis aracına yönelik bombalı saldırıyla ilgili davada tutuklu 3 sanık 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ile 363'er yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bursa'da 20 Nisan 2022'de Bursa E Tipi Kapalı ve Açık Ceza İnfaz Kurumuna giden infaz koruma memurlarını taşıyan otobüsün geçişi sırasında yapılan, infaz koruma memuru Cengiz Yiğit'in şehit olduğu, 23 ceza infaz kurumu personelinin yaralandığı terör saldırısına ilişkin 3 sanığın yargılandığı davada karar açıklandı. Bursa 8. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuklu sanıklar Seda Baykan, Dilek Arsu ve Mehmet Mustafa Uzkar cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. Saldırıda şehit olan Cengiz Yiğit'in eşi Şenay Yiğit'in vekilleri ile sanık avukatları da duruşmada hazır bulundu. Duruşmada, yargılamanın başında dosyası davadan ayrılan Cebrail Gündoğdu tanık olarak dinlendi ve yakalandıklarında "Yaşasın MLKP" diye bağırdıklarını inkar eden Dilek Arsu ile Seda Baykan'ın görüntüleri izlendi. Son savunmalarını yapan sanıklardan Mehmet Mustafa Uzkar, beraat ve tahliye talebinde bulundu. Kararını açıklayan mahkeme heyeti, 3 sanığa "devletin birliğini ve ülke bütünlüğü bozma" ve "kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle bombalama suretiyle tasarlayarak öldürme" suçlarından 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Tüm sanıklar için "kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle bombalama suretiyle tasarlayarak öldürmeye teşebbüs" suçundan 353'er yıl, "tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme" suçundan da 10'ar yıl hapis cezasına hükmeden heyet, Seda Baykan ile Dilek Arsu'yu ayrıca "resmi belgede sahtecilik" suçundan 6'şar yıl hapis cezasına çarptırdı. Sanıklar için "kamu malına zarar verme" ve "mala zarar verme" suçlarından ise ceza verilmesine yer olmadığına karar verildi. Öte yandan hüküm açıklanırken "Yaşasın partimiz MLKP" şeklinde slogan atmaya başlayan Seda Baykan ile Dilek Arsu'nun SEGBİS bağlantısı kesildi.

Seçil Erzan davasında flaş gelişme: ''Bankanın da sorumlu olduğu yönünde Yargıtay kararı...'' Haber

Seçil Erzan davasında flaş gelişme: ''Bankanın da sorumlu olduğu yönünde Yargıtay kararı...''

Daha önce de benzer bir olay yaşandığını söyleyen Bursa Barosu avukatlarından Cüneyt Fidan, o davada verilen Yargıtay kararında bankanın da sorumlu tutulduğunu söyledi. Yüksek getirisi bulunan güvenilir bir fon olduğunu ve Fatih Terim gibi isimlerin de bu fona dahil olduğunu ifade ederek aralarında tanınmış futbolcular Arda Turan, Fernando Muslera, Emre Belözoğlu ve Selçuk İnan’ın da bulunduğu 19 kişiyi yaklaşık 25 milyon dolar ile 7 milyon 384 bin lira dolandırdığı iddia edilen banka eski müdürü Seçil Erzan’ın davası sürüyor. Bursa Barosu avukatlarından Cüneyt Fidan, geçmiş yıllarda da benzer bir dava görüldüğünü söyleyerek o davada verilen Yargıtay kararında bankanın da sorumu tutulduğunu hatırlattı. Yargıtay kararının emsal teşkil ettiğini belirten Fidan, bu kararın Seçil Erzan dosyasına ışık tutacağını ifade etti. "İLK DERECE MAHKEMESİ BANKAYI SORUMLU TUTMADI, DAVA YARGITAY’A TAŞINDI" İlk derece mahkemesinde görülen benzer davadaki kararda bankanın sorumlu tutulmadığı ve konunun Yargıtay’a taşındığını hatırlatan Fidan, "Bildiğiniz üzere son günlerde gündemi oldukça meşgul eden bir konu var. Bir banka müdürü bankanın ismini kullanarak birden fazla kişiyi dolandırması konuşuluyor. Bugün bu konuya değil ancak bu konuya çok benzer daha önceki Yargıtay kararına değineceğim. Yargıtay kararına konu olayda davacılar kuyumcu ve bir banka ile geniş hacimli bir işlem yapmaktalar. Fakat bir süredir ödemeleri elden banka şubesinde yapmaktalar. Çünkü banka müdürü bu yönde talimat vermiş. Davacılar bir süre sonra paralarını geri istediklerinde bir kısmı parasını alabiliyor, bir kısmı yaptığı ödemeden çok daha fazlasını alırken bir kısmı ise alamıyor. Daha sonra bankaya yapılan bütün ödemeler için dava açılıyor. İlk derece mahkemesi vermiş olduğu kararda bankanın sorumlu olmadığını öne sürüyor. Çünkü yapılan işlemlerin banka müşteri işlemleri olmadığı, davacıların kendi hesaplarına para yatırmadığı ve bunu kanıtlayamadıklarını öne sürüyor. Aynı zamanda da bazı davacıların yapmış oldukları ödemeleri kat ve kat fazlasıyla geri aldıklarından bahsediyor, bu nedenle de ilk derece mahkemesi davayı reddediyor. Ayrıca ilk derece mahkemesi vermiş olduğu kararda davacıların söz konusu paraları Türk Lirası olarak verdiklerini ve döviz kurunun altında daha uygun fiyatla döviz almak için verdiklerini belirtmiştir. Nitekim bu davanın her iki tarafının da kabulündedir, bu sebepler de davayı reddetmiştir" şeklinde konuştu. "YARGITAY KARARINDA BANKANIN SORUMLU OLDUĞUNA HÜKMEDİLİYOR" Geçmişte Yargıtay’a taşınan konuda, Yargıtay’ın ilk derece mahkemesinin kararını bozduğunu ve bankayı da yaşanan olaydan sorumlu tuttuğunu ifade eden Fidan, "İtiraz üzerine konu Yargıtay’a taşınıyor. Yargıtay yapmış olduğu incelemede bu kararı bozuyor ve bankanın sorumlu olduğunu hükmediyor. Yargıtay yaptığı incelemede her ne kadar davacılar banka hesaplarına para yatırmamış olsalar da bu paraları bir banka müdürüne yatırmış olmaları, banka müdürünün bu işlemlerde karşılığında dekontları kaşeleyip imzalı bir belgeyi davacılara vermiş olmasını göz önünde bulunduruyor. Davacıların bu paraları banka çalışanlarına yatırdığını, banka gişe görevlisinin ajanda kayıtlarından da anlaşıldığını ve bu sebeple paranın yatırıldığının kanıtlandığını kabul ediyor. Aynı zamanda işveren sorumluluğu ilkesi çerçevesinde banka müdürünün gerçekleştirmiş olduğu bu hukuka aykırı fiilden dolayı bankanın da sorumlu olduğunu kabul ediliyor" dedi. "YARGITAY’IN VERDİĞİ KARAR EMSAL NİTELİĞİ TAŞIYOR" Geçmişte görülen benzer davada Yargıtay’ın kararının emsal niteliği taşıdığını belirten Fidan, "Yargıtay kararları bize kanunun uygulamada somut olaylarda nasıl ele alınacağını açıklar. Bahsetmiş olduğumuz Yargıtay kararı da son zamanlarda gündemi meşgul eden bir olaya ışık tutabileceğine inanıyorum. Çünkü Yargıtay kararında hem eski borçlar kanununda hem de günümüz borçlar kanunda yer alan adam çalıştıranın sorumluluğu ilkesinin somut olaylarda nasıl uygulanması gerektiğini anlatıyor" ifadelerini kullandı.

Yargıtay'dan özel sektör çalışanlarını ilgilendiren karar! Haber

Yargıtay'dan özel sektör çalışanlarını ilgilendiren karar!

İşten çıkarılan vinç operatörü, İş Mahkemesi'nin yolunu tuttu. Fazla çalışma yapmasına, ulusal bayram ve genel tatiller ile hafta tatillerinde çalışmasına rağmen karşılığının ödenmediğini ve yıllık izin alacağının bulunduğunu ileri sürdü. Davacı işçi, kıdem ve ihbar tazminatları, yıllık izin ücreti, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile hafta tatili ücreti ve bakiye ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etti. Davalı avukatı, davacının alacaklarının eksiksiz ödendiğini, bu hususun banka kayıtları ve özlük dosyası içeriğindeki belgelerle sabit olduğunu savunarak davanın reddini istedi. Mahkeme; davacıya ihbar süresini kullandırdığını ispat edemediğinden davacının kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazandığı, davacının ödenmeyen alacaklarının bulunduğu gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne karar verdi. Taraf avukatları kararı istinafa götürdü. Bölge Adliye Mahkemesi, hesaplamaların bordrolar nazara alınarak yapıldığından tespit edilen alacak kaleminden hakkaniyet indirimi yapılmasının yerinde olmadığı, davacıya yapılan ödemenin hesaplanan izin alacağından mahsubu gerektiği gerekçeleriyle davacı ve davalının istinaf başvurularının ayrı ayrı kabulüne hükmetti. Karar her iki taraf avukatı tarafından temyiz edilince devreye bu kez Yargıtay 9. Hukuk Dairesi girdi. HAFTALIK İZİN OYUNUNA DİKKAT Emsal nitelikteki kararda, kullandırılmayan haftalık izinlerin yıllık izin süresinden düşürülemeyeceğinin vurgulandığı kararda; 4857 sayılı Kanun'un 59 uncu maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi hâlinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlandığı hatırlatıldı. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshinin şart olduğunun dile getirildiği kararda şöyle denildi: "İş sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı nedene dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır. Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığının imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir. Dosyada, davacının imzasının bulunduğu 15'er günlük izin talep formları bulunmaktadır. Yargılama sırasında davacı asılın izin talep formuna karşı beyanı alınmış, davacı beyanında bu izinlerin biriken hafta tatilleri için verildiğini belirtmiştir. Davacının ayrıca hafta tatili alacağını talep etmesi ve bu alacağının hüküm altına alınmış olması da dikkate alındığında imzasının bulunduğu bu yıllık izin belgelerinin dikkate alınarak yıllık izin alacağının yeniden hesaplanması gerekmektedir. Hatalı değerlendirme ile hüküm kurulması bozma nedenidir. Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına oybirliğiyle karar verilmiştir."

Recep Günay’dan açıklamalar: “Bursaspor'un 1,5 milyar TL borcu var! Haber

Recep Günay’dan açıklamalar: “Bursaspor'un 1,5 milyar TL borcu var!"

UEFA’ya, CAS’a, TFF’ye şikayetlerde bulunduk. Kamuoyu yapalım da Bursaspor camiası güçlü olarak TFF karşısında dik dursun. Onların vereceği karar kulübün yaşamasına veya kapanmasına neden olacak. Önümüzdeki hafta karar belli olur. Bursaspor camiası büyük olursa bu karar kulübümüzün lehine çıkar” dedi. Bursaspor Başkanı Recep Günay, bursaspordabugun.com'da yayınlanan Pres Programı’nda dikkat çeken açıklamalar yaptı. TFF 2. Lig’de mücadele eden 2010’un Süper Lig şampiyonu Bursaspor’un kritik bir zamanda geçtiğini dile getiren Başkan Günay, “Bursa’nın büyükleri TFF’de karargah kurdu. Orada Bursaspor üzerine konuşmalar yapıyoruz. Transfer tahtası açılmaya çalışılıyor. Eğer tahta açılmazsa buradaki futbolculara muhtaç oluruz. Onlar da bunu biliyor ve burunlarından kıl aldırtmıyor. Tahta kolay açılmayacak. Yasal ve ekonomik yönlerden başvurular yaptık. Bu bir günde çözülecek bir şey değil. O kadar çok birikmiş ki iki günde nasıl halledeceksin? Açık ve net söyleyeyim, önümüzdeki evraklara göre neden kulübün kapanmak istediği ortada.  Bursaspor’un yaşama şansı sıfır. Yasal olarak bir ceza alınmış. Para olarak da çözemezsiniz. Bu cezayı hukuksal yönden kaldırmaya çalışıyoruz. 2 dönem değil 3 dönem cezamız var. Hatta daha fazlası da var. Puan silme cezası ile ilgili de teklif yaptık ve anlaştık. Eğer bu durumu kapatırsak puan silmeyi kapatıyoruz. Biz bunlarla uğraşıyoruz. Kulübün geleceğini kurtarmaya çalışıyoruz. UEFA’ya, CAS’a, TFF’ye şikayetlerde bulunduk. Kamuoyu yapalım da Bursaspor camiası güçlü olarak TFF karşısında dik dursun. Onların vereceği karar kulübün yaşamasına veya kapanmasına neden olacak. Önümüzdeki hafta karar belli olur. Bursaspor camiası büyük olursa bu karar kulübümüzün lehine çıkar.” “BURSASPOR'UN 1,5 MİLYAR TL BORCU VAR!" Başkan Recep Günay ayrıca şunları söyledi: “Biz elimizden gelenin fazlasını yaptık. Altyapımız bile deplasmana uçakla gidiyor. A takımımız da en iyi uçaklar, en iyi otellerde kalıyorlar. Yönetim olarak biz ne yapılması gerekiyorsa, gücümüzün üstünde olmasına rağmen yaptık. Kulübe bugüne kadar 1 TL borç yazmadık. Elektriği, suyu kesilmedi. Biz ne yapmamız lazımdı da bu takım böyle olmaması lazımdı? Biz herkesten fazla üzgün ve sinirliyiz. Bize doğrusunu gösterin yapalım. Ya da başkasını gösterin o yapsın. Ya da siz gelin siz yapın. Bursaspor’un 1,5 milyar TL borcu var. Hacizler var. Biz bugün bıraktık diyelim. Ay sonunda vergi ödemesi var. TFF’den ihtarname geldi. TFF’den puan silme ve ligden çekme durumları var. Biz bunlarla uğraşırken, çekip gidersek olmaz. Gitmek kolay. Sonra da soracaksınız ‘Nereye gittiniz şimdi?’ diye. İnsanlarla bu kadar oynamayın. Bu işler bu kadar kolay değil.”

Çalışanların dikkatine! Bu haber sizi igilendiriyor! Bu şekilde işçi çıkarmak yok Haber

Çalışanların dikkatine! Bu haber sizi igilendiriyor! Bu şekilde işçi çıkarmak yok

Tam 13 sene boyunca döküm işçisi olarak çalıştığı fabrikadan performansı düşüklüğü sebebiyle işten çıkardı. İş Mahkemesi'nin yolunu tutan mağdur işçi, işveren tarafından iş sözleşmesinin İş Kanunu 17. Maddesine dayanılarak feshedildiğini, yapılan feshin usul yasaya yasa uygun olmadığını ileri sürerek, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini talep etti. Davalı şirket avukatı ise; davacının iş akdinin geçerli bir nedenle 4857 Sayılı İş Kanunu’nda öngörülen usul ve esaslara uygun şekilde feshedildiğini, davacının işlerini ifa ederken gerekli disiplin ve özveriyi göstermekten imtina ettiğini, kendisinden beklenen performans kriterlerini sağlayamadığını ve feshin geçerli nedenle yapıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etti. Mahkeme, davanın kabulüne hükmetti. Kararı davalı şirket avukatı istinafa götürdü. Emsal bir karara imza atan Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) Hukuk Dairesi, savunma alınmadan işçinin çıkarılamayacağına hükmetti. Kararda şu ifadelere yer verildi: "Davacı davalı işyerinde 13 yılı aşkın süre ile çalışmış olup, davalı işyeri çalışan sayısı olarak iş güvencesi kapsamındadır. Feshin geçerliliğini ispat yükünün davalı işverende olduğu, fesih sebebi olarak performans düşüklüğünün gösterildiğini ancak performans düşüklüğü sebebi ile fesih yapılabilmesi için davacının savunması alınması gerektiği ortadadır. Savunma alındığına dair tensip tutanağı ile davalı tarafın özlük dosyasının tamamının onaylı bir örneğini ibraz etmesi talep edilerek duruşma günü bildirildiği halde dosyaya ibraz ettiği belgeler arasında davacının savunmasını alındığına dair herhangi bir kayıt ve belge mevcut olmadığı anlaşılmıştır. İbranameden söz edilmiş ise de bu davanın konusu olmamak ile birlikte dosya içerisinde buna ilişkin belgenin de mevcut olmadığı, davacı tarafından ibranamenin imzalanmış olmasından işe iade davası açılmasına engel teşkil etmediği ortadadır. Bilirkişi raporunu dosya kapsamı ve delillere uygun olarak hazırlanıp denetime imkan sağladığı yeni bilirkişiden rapor alınmasına gerek olmadığı yeni rapor alınmamasının eksiklik oluşturmadığı, ilk derece mahkemesi kararının objektif değerlendirmeye dayalı istinaf sebebin karşılar nitelikte olduğu kanaatine varılarak davalı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.

Yargıtay’dan emsal karar! 'Dedikodu' yapan işçiye kötü haber! Haber

Yargıtay’dan emsal karar! 'Dedikodu' yapan işçiye kötü haber!

Gece bekçisi olarak çalıştığı işyerinden kovulan genç, İş Mahkemesi'nin yolunu tuttu. Kıdem ve ihbar tazminatı talep eden davacı genç, fazla çalışma ücretlerini de istedi. Mahkemede ifade veren davalı şirket avukatı ise, davacının, talep edilen alacakların zaman aşımına uğradığını, hafta tatili ve genel tatil ücret alacağı bulunmadığını öne sürdü. İşveren, davacının işini doğruluk ve dürüstlük kuralına uygun yapmadığını, dedikodu yaparak işçileri birbirine düşürdüğünü, sözlü uyarılara rağmen davranışlarını değiştirmediği için iş sözleşmesinin feshedildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istedi. Mahkeme, davanın kısmen kabulüne hükmetti. Kararın her iki taraf avukatınca temyiz edilmesiyle devreye giren Yargıtal 9. Hukuk Dairesi, emsal nitelikte bir karara imza attı. Yüksek mahkeme, mesai arkadaşlarına iftira atarak, onların dedikodularını yapan işçinin tazminatsız kovulmasını yerinde buldu. Kararın sadece mesai saatlerinin hesaplanması yönünde bozulmasına hükmetti. Yargıtay kararında şöyle denildi: "Somut olayda; dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 2 bin TL fazla çalışma ücreti talep edilmiştir. Dava dilekçesinde talep edilen fazla çalışma ücretine hükmedilmiş ise de; ek bilirkişi raporunda hesaplanan miktarın uygun bir indirim yapılmadan fazla çalışma ücreti olarak kabul edilmesi, fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmadan karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir." denildi.

Yargıtay'dan kötü haber! Aldatan eşler... Haber

Yargıtay'dan kötü haber! Aldatan eşler...

Yüksek Mahkeme, Bölge Adliye Mahkemesi'nin kadın yararına verdiği nafaka kararının da yasaya aykırı olduğuna hükmetti. Şiddetli geçimsizlik yaşayan çift, karşılıklı olarak boşanma davası açtı. Aile Mahkemesi, sadakatsizlikle suçlanan her iki tarafı da eşit kusurlu buldu. Mahkeme; kadının nafaka ve dtazminat talebini geri çevirdi. Kararı davalı - karşı davacı kadın istinafa götürdü. Bölge Adliye Mahkemesi, erkeğin daha kusurlu olduğuna hükmederek, kadın yararına bir miktar nafaka ve tazminat ödenmesine karar verdi. Davacı - karşı davalı koca kararı temyiz edince devreye Yargıtay 2. Hukuk Dairesi girdi. Emsal nitelikteki kararda, kadının, evli olduğu sürede başyka bir erkeğe mesaj atmasının sadakatsizliği ispatladığı hatırlatıldı. Kararda şöyle denildi: "Dosya kapsamındaki delillerden ve tanık ifadelerinden taraflar arasındaki fiili ayrılığa neden olan olayın davalı-davacı kadının telefonundan başka bir erkeğe gönderilen ve kadının sadakatsizliğini gösteren mesaj olduğu sabittir. Davacı-davalı erkeğin de kadının birleşen boşanma davası öncesinde başka bir kadınla otel kaydı bulunmaktadır. Tanıklardan davalı-davacı kadının annesi, tarafların bir yıl nişanlı kaldığını, kızının yaşayacağı ortamı gördüğünü ve aile apartmanında yaşayacağını bilerek evlendiğini beyan etmiştir. Taraflar arasındaki fiili ayrılığına neden olan olay kadının telefonundan başka bir erkeğe gönderilen mesaj olup, kadının annesinin ifadesi ile birlikte değerlendirildiğinde, davacı-davalı erkeğe bölge adliye mahkemesince 'Manevi olarak bağımsız konut temin etmediği ve aile müdahalesine sesiz kaldığı' kusurlarının eklenmesi yerinde olmamıştır. Bu sebeple tarafların gerçekleşen diğer kusurlu davranışlarına göre boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekir. Yanılgılı değerlendirme sonucu erkeğin ağır kusurlu olarak kabulü doğru olmamıştır. Boşanma sonucu maddi ve manevi tazminata hükmedilebilmesi için tazminat yükümlüsünün kusurlu, tazminat talep eden eşin ise kusursuz veya diğerine göre daha az kusurlu olması gerekir. Bölge adliye mahkemesince davacı-davalı erkeğin, davalı-davacı kadına nazaran ağır kusurlu olduğunun kabulü ve bu hatalı kusur belirlemesine göre kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi isabetsiz olmuş ve bozmayı gerektirmiştir."

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.