SON DAKİKA
Hava Durumu

#Güncel Haberleri

YENİŞEHİR YÖREM - Güncel Haberleri haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Güncel Haberleri haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Sosyal medya tacizine 2 yıl hapis ve 9 bin 440 lira para cezası Haber

Sosyal medya tacizine 2 yıl hapis ve 9 bin 440 lira para cezası

Samsun'da sosyal medya hesapları üzerinden ulaştığı kadını taciz ve tehdit ederek kadının resmini ve telefon numarasını sohbet sitelerinde yayınlayıp uygunsuz yazılar yazan şahıs, yargılandığı mahkemece 2 yıl hapis ve toplam 9 bin 440 lira da adli para cezasına çarptırıldı.  Samsun'da sosyal medya hesabı Telegram’da numarasına ulaştığı kadını taciz ve tehdit eden, sosyal medyadan ulaştığı kadının fotoğrafını ve telefon numarasını sohbet odalarında uygunsuz yazılar yazarak paylaşıp, mağdur kadına ölüm tehdidinde bulunan E.K. (28), şikayet üzerine Samsun Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerinin takibi sonucu yakalandı. Yapılan araştırmada E.K.'nin internetten aldığı +1 ile başlayan Amerika menşeli GSM numaraları üzerinden oluşturduğu Telegram ve Instagram gibi hesaplarından konum bilgisi olarak Samsun’da bulunan kadınlara önce arkadaşlık mesajı attığı ve daha sonra sürekli aramalar yapıp, müşteki kadınlar tarafından numarası engellenince bu defa da farklı numara satın alıp arama yapmaya devam ettiği belirlendi. Bu şekilde Samsun merkezde 2 kadının Samsun Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne suç duyurusunda bulunduğu öğrenildi.  Siber polisinin yaptığı titiz çalışmalar sonucunda ikametinde yakalanan ve cep telefonunda suç delilleri ortaya çıkan E.K. hakkında mağdurlardan E.D. adlı 1 çocuk annesi kadının şikayeti sonucu dava açıldı. "Kişisel verileri ele geçirme ve yayma, cinsel taciz, ölümle tehdit" suçlarından Samsun 11. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın son duruşmasında tutuksuz olarak yargılanan E.K. duruşmaya katılmazken, E.K.'nin avukatı ile mağdur E.D. adlı kadın duruşmada hazır bulundu. E.D., "Sanık eylemlerine devam etmektedir. Bu nedenle şikayetçiyim" dedi.  Mahkeme, E.K.'yi "cinsel taciz" suçundan 2 bin 700 lira, 'tehdit" suçundan 4 bin 500 lira, "hakaret" suçundan 2 bin 240 lira olmak üzere toplam 9 bin 440 lira adli para cezasına ve "kişilerin verilerini hukuka aykırı olarak ele geçirme ve yayma" suçundan da 2 yıl hapis cezasına çarptırdı. Ayrıca, "kişilerin huzur ve sükunetini bozmak" suçundan ise beraatine karar verdi.

Yargıtay’dan AYM açıklaması Haber

Yargıtay’dan AYM açıklaması

Yargıtay Başkanlığından yapılan yazılı açıklamada, “Kamuoyunun gündemini meşgul eden Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay 3. Ceza Dairesinin Şerafettin Can Atalay hakkındaki kararları ile ilgili olarak, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi amacıyla aşağıdaki açıklamaya ihtiyaç duyulmuştur. Bilindiği üzere, Anayasamızın 146, 154 ve 155’inci maddelerinde yüksek mahkemeler; Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay olarak düzenlenmiş olup, birbirlerine üstünlük sıralaması öngörülmemiştir. Anayasa Mahkemesi kararlarında olduğu gibi kesinleşmiş tüm mahkeme kararları herkes için bağlayıcıdır” denildi. “Yargıtay’ın adli yargı alanında hukukun ülkede eşit şekilde uygulanmasını sağlama görevi bulunmaktadır.” Yargıtay’ın kuruluşundan ve görevlerinden bahsedilen açıklamada, “Yargıtay 6 Mart 1868 tarihinde kurulmuş, 155 yıllık köklü bir geçmişe sahip, adli yargının en üst temyiz mercii olup üyelerinin tamamı alanlarında uzman ve deneyimli yüksek hakimlerden oluşmaktadır. Anayasa’nın madde 154/1’e göre, ‘Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir.’ Anayasa’nın 154’üncü ve Yargıtay Kanunu’nun 13’üncü maddesine göre, Yargıtay’ın adli yargı alanında hukukun ülkede eşit şekilde uygulanmasını sağlama görevi bulunmaktadır. Hukukun objektif, belirli ve öngörülebilir olması, eşitlik ve hukuki güvenliğin ve özellikle de adil yargılanma hakkının teminatıdır” ifadelerine yer verildi. “Anayasa Mahkemesi adli ve idari mahkemelerce verilen kararları bozan bir mahkeme olmadığı gibi istinaf ve temyiz mercii olarak davaları yeniden incelemeye yetkili bir makam da değildir.” Açıklamada, Anayasa Mahkemesi ve bireysel başvurular hakkında, “Anayasa’nın 148. maddesinde ise Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkileri tanımlanmış, bu görevler arasına 07.05.2010 tarih ve 5982 sayılı Anayasa değişikliği ile ‘bireysel başvuru’ da eklenmiş, 2012 yılından itibaren uygulanmaya başlanmıştır. Bireysel başvuru incelemelerinde Anayasa Mahkemesine başvurulabilmesi için ‘olağan kanun yollarının tüketilmesi’ şarttır. Yine Anayasa’nın 148/5 hükmüne göre, ‘Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.’ şeklindeki hüküm ile bireysel başvurunun yargısal sınırı çizilmiştir. Bu haliyle bireysel başvuru; temel hak ve özgürlüklere yönelik hukuka aykırı müdahalelerin kanun yollarında giderilememesi halinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Olağan veya olağanüstü kanun yolu değildir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi adli ve idari mahkemelerce verilen kararları bozan bir mahkeme olmadığı gibi istinaf ve temyiz mercii olarak davaları yeniden incelemeye yetkili bir makam da değildir” ifadeleri kullanıldı. “Temel hak ve özgürlüklerin korunması, yalnızca Anayasa Mahkemesinin değil, tüm yargı organlarının görevidir” Açıklamada, Anayasa Mahkemesinin kararlarına ilişkin, “Buna karşın, Anayasa Mahkemesinin, bireysel başvuru incelemelerinde zaman zaman anayasal ve yasal sınırları aşarak Yargıtay ve Danıştay uzman dairelerince geliştirilen yerleşik içtihatları ters yüz edecek, hukuk sistemini kaosa sürükleyecek şekilde kararlar alması, kesin hüküm etkisini tamamen devre dışı bırakılmasına neden olmaktadır. Diğer taraftan, bir kısım kamuoyunun gündemini meşgul eden davalar üzerinden uygulanan iletişim stratejisi ile mevcut anayasal düzen bir kenara bırakılarak Anayasa Mahkemesinin ‘süper temyiz mahkemesi’ olduğu şeklinde toplumsal bir algı oluşturulmuştur. Temel hak ve özgürlüklerin korunması, yalnızca Anayasa Mahkemesinin değil, tüm yargı organlarının görevidir” denildi. “Bireysel başvuru, yargı sistemini zayıflatan sistemsel bir sorun haline gelmiştir” Açıklamada, bireysel başvurulara ilişkin olarak da, “Türk yargı sisteminin gerçekten mevcut olan yapısal sorunlarının çözümü için elverişli bir araç olması ümit edilen bireysel başvurunun, mecrasından çıkması, yargı sistemini zayıflatan sistemsel bir sorun haline gelmiştir. Bireysel başvuru sisteminin faaliyete geçmesinden itibaren yukarıda özetlenen sorunlar Anayasa Mahkemesi üyelerinin de bulunduğu bilimsel toplantılarda defaatle ifade edilmesine, Yargıtay Başkanı’nın adli yıl açılış konuşması ile yıl sonu basın değerlendirme toplantılarında ve Danıştay Başkanı tarafından Danıştayın kuruluş yıldönümü toplantısında gündeme getirilmesine karşın, Anayasa Mahkemesinin kararlarındaki anayasal ve yasal yetki aşımı olarak değerlendirilen benzer uygulamalar artarak devam etmiştir” ifadelerine yer verildi. “Anayasayı korumak amacıyla kurulan Anayasa Mahkemesi, anayasa koyucunun iradesini yok sayarak Anayasa’nın 83’üncü maddesindeki atıf nedeniyle somut olaya uygulanması gereken 14’üncü maddesini işlevsiz bırakmıştır" Anayasa Mahkemesinin Can Atalay kararı hakkında ise, “Bizatihi Anayasayı korumak amacıyla kurulan Anayasa Mahkemesi, tartışmalara konu olan davada, anayasa koyucunun iradesini yok sayarak Anayasa’nın 83’üncü maddesindeki atıf nedeniyle somut olaya uygulanması gereken 14’üncü maddesini işlevsiz bırakmıştır. Anayasal düzene uymayan bu bakış açısının etkisi ile bazı kararlarda yüksek mahkeme olan Yargıtay ve Danıştay’ın derece mahkemesi olarak nitelendirilmesi, tartışmalara konu olan Şerafettin Can Atalay dosyasında olduğu gibi terör suçlarına bakan ve tamamen yargısal bir görev ifa eden Yargıtay 3. Ceza Dairesinin ‘88. Anayasa Mahkemesince tespit edilen ihlalin altında yatan sorunları giderme yönünde kamu gücünü kullanan makamlar genel bir yükümlülüğe sahip olmasına karşın Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi içtihadına aykırı davranmış, benzer ihlalleri önleme yükümlülüğünü yerine getirmemiş; aksine başvurucunun anayasal haklarını -Anayasa'nın parlamentoya verdiği bir yetkiyi kullanarak- daraltıcı bir şekilde yorumlamak suretiyle ihlal etmiştir.’ biçimindeki sözlerle anayasayı ihlal suçunu işlediği ithamında bulunularak hedef gösterilmesi gibi son derece vahim, kabul edilemez hukuki hatalar, bireysel başvuru kararlarının vazgeçilmez dili olmuştur” ifadeleri kullanıldı. Anayasa Mahkemesinin kararının ardından gelen tepkilerin üzüntüyle karşılandığı belirtilen açıklamada, “Yukarıda örneklenerek değinilen Anayasa Mahkemesinin uygulamalarının doğurduğu hukuki sonuçlar gözetilmeksizin, bir yüksek mahkeme olan Yargıtay ve Yargıtay 3. Ceza Dairesinin yargısal görev ve yetkisi kapsamında verdiği kararlara yönelik yüksek yargı kurumlarının saygınlığını zedeleyen ve eleştiri sınırlarını aşan haksız tepkiler üzüntüyle karşılanmaktadır. Hukuki güvenliğin, toplumsal barışın ve hukuki öngörülebilirliğin sağlanması bakımından Anayasa’dan aldığı yetkiyle Yargıtay, bireysel başvurunun mevcut haliyle uygulanmasının doğurduğu sorunların giderilmesi ve karşılaştırmalı hukukta kabul edilen standartlara göre geliştirilmesi konusunda ihtiyaç duyulan, anayasal ve yasal çalışmalarda gerekli desteği sağlamaya her zaman hazırdır” ifadelerine yer verildi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.