SON DAKİKA
Hava Durumu

# Gazze

YENİŞEHİR YÖREM - Gazze haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Gazze haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç: ''Son 300 yılda egemen olan sistem artık çöktü'' Haber

Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç: ''Son 300 yılda egemen olan sistem artık çöktü''

Bu açık görülüyor. Bu aynı zamanda Avrupa'nın ve Amerika Birleşik Devletleri'nin üzerine kurulduğu medeniyetin iflasıdır" dedi. Bursa Uludağ Üniversitesi Ombudsmanlık Topluluğu öğrencilerinin düzenlediği 'Ombudsman Gençlerle Buluşuyor' etkinliği yoğun ilgi gördü. Mete Cengiz Kültür Merkezi'nde düzenlenen panele, Bursa Valisi Mahmut Demirtaş, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Bursa Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz ve üniversite öğrencileri katıldı. 'Türkiye Yüzyılında Ombudsmanlık ve Üniversiteler' konu başlıklı bir konuşma yapan Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, "Ukrayna'yı 300 yıl yönetmişiz. İlgilenme hadi bakalım. Ya da Yemen, hadi ilgilenme. Ya türküsü var. Kültürümüze işlemiş. Peki Irak ve Suriye! Tolunoğulları'ndan sayarsak bin 200 yıldır Türkler tarafından yönetiliyor. Veya Filistin. Hadi ilgilenme bakayım. Mescid-i Aksa, Kudüs. İlk kıblemiz. Müslümanlar için en önemli beldelerden biri. Hadi ilgilenme bakayım. Tarih çekiyor, kültür çekiyor. Ya da Karabağ, hadi ilgilenme. Nasıl ilgilenmeyeceksin! Siz istediğiniz kadar kaçın. Tarih sizi bırakmıyor, bırakmaz da. Osmanlı Devleti 400 yıl boyunca Orta Doğu'yu adaletle yönetti. Çekilmesinin ardından bölgede huzur kalmadı. Şimdi bakıyorsunuz bugüne. Son 100 yılda özellikle İsrail devletinin kurulmasından sonra İsrail işgale devam ediyor. Yerlerinden etmiş yerlerinden, topraklarını işgal etmiş. Evlerini yıkmış, kendisi bina yapmış oraya. Yetmemiş çadırda yaşayanları bir daha sürgün etmiş, bir daha sürgün etmiş. En son Gazze'ye sıkışmışlar. Avuç içi kadar yer ya, avuç içi kadar. Tam 70 günden beri bombalanıyor. 45 bin ton bomba bırakıldı. Amerikalıların 2'nci Dünya Savaşı'nda Hiroşima ve Nagazaki'ye attığı atom bombasının tesirinin 4 katı tesirinde bomba bırakıldı. 2 yıldan beri Ruslarla Ukraynalılar savaşıyor. 2 yılda attıkları bombanın 2 katı kadar bomba bırakıldı. Avuç içi kadar yere ya. Kilometrekareye 100 ton bomba düşüyor. Anneler, ölü bebeklerine sarılıyor, koklayıp mezara koyuyorlar. 20 bin insan öldü. Kimsenin gıkı çıkmıyor. Birleşmiş Milletler'de 'Ateşkes sağlansın mı, sağlanmasın mı' diye oylama yapılıyor. 153 ülke oy veriyor. Amerika İsrail'le yalnız kalıyor. Ama Amerika veto ediyor bunu. Böyle bir dünyada adalet olur mu? Böyle bir dünyada huzurun olması mümkün mü" dedi. Tarih boyunca kim zulüm yapmışsa, zamanı gelince, o zulmün karşılığında cezasını gördüğünü ve göreceğini belirten Şeref Malkoç, "İsrail insanlık suçu işliyor, katliam yapıyor. Savaş değil katliam. İnşallah hep beraber göreceğiz. Bunun karşılığını görecekler. Yargılanacaklar. Başta Netanyahu olmak üzere ve gereken cezayı verecekler. Bunda tereddüt yok. Ama burada önemli olan vicdan sahibi olan insanların imtihanıdır. Ahlak sahibi olan, hukuktan ve adaletten yana olan insanların tavrı ve tutumudur. Şunu memnuniyetle belirteyim ki, Sayın Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde Türkiye'nin sesi gür çıktıkça Washington'dan Endonezya'ya, Tokyo'dan Malezya'ya, Londra'dan Berlin'e kadar vicdan sahibi, ahlak sahibi olan insanlar harekete geçmeye başladı. Şu açıkça görülüyor. Hani dünyanın değişik yerlerinde zulümler var. Bunları da hissediyoruz ama Filistin olayı, Gazze olayı dünya için bir laboratuardır. Bu laboratuarın bilimsel sonucu şudur: Özellikle son 300 yılda egemen olan ve 2'nci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan sistem artık çöktü. Bu açık görülüyor. Bu aynı zamanda Avrupa'nın ve Amerika Birleşik Devletleri'nin üzerine kurulduğu medeniyetin iflasıdır. Gazze olayının Filistin olayının sonucu budur. Dünyanın huzura, barışa, refaha ve adalete ihtiyacı olduğunu ifade eden Malkoç, "İşte bunun için dünyada yeni bir medeniyet, ahlaka dayalı, adalete dayalı, insafa dayalı, hakkaniyete dayalı, yeni bir medeniyet kurmak zorundayız. Bunun öncülüğünü Türkiye yapacak, Türkiye'de bunu siz yapacaksınız arkadaşlar. Yeni bir medeniyet yani Türkiye Yüzyılı, sizin omuzlarınızda yükselecek. Çok şükür Sayın Cumhurbaşkanımız bunun öncülüğünü yapıyor. Türkiye bunun öncülüğünü yapıyor" diye konuştu. Osmanlı Devleti'nin dünyayı adaletle yönettiğine dikkat çeken Malkoç, "Osmanlı aslandı, aslan. 600 yıl boyunca adaletle yönetti. Ama her insan gibi, her topluluk gibi, her millet ve devlet de doğar, yaşar, büyür, ölür. O Osmanlı aslandı. Onu emperyalistler işgal etti. Yurdumuzu işgal ettiler ve parçaladılar ve o aslanı öldürdüler. Ama o aslan ölürken bir yavru doğurdu. O yavrunun adı Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Soruyorum şimdi, aslanın yavrusu kedi mi olur? Aslanın yavrusu karga mı olur? Aslanın yavrusu aslan olur değil mi? O aslan küçükken yani Türkiye Cumhuriyeti daha yeni doğmuşken Ege'de hakkını yediler, Kıbrıs'ta hukukunu gasp ettiler, farklı yerlerde hakkını, hukukunu çiğnediler. Ama şimdi o aslan büyüdü, büyüdü, büyüdü ve yüzüncü yılını kutladı. Etrafına bakmaya başladı. Akdeniz'de nerede hukukum çiğnenmiş, nerede hakkım yenmiş deyip hakkını hukukunu aramaya başladı. İşte Avrupa Birliği rapor yayınlıyor. Amerika Birleşik Devletleri bildiri yayınlıyor. Kim ne söylerse söylesin arkadaşlar. Tarih bize şunu göstermiştir. Bu aziz millet hakkının çiğnendiği yerde hukukunun yendiği yerde durmaz. Hakkını söke söke alır. Alacağız inşallah. Ama bunu yaparken de uluslararası hukuka göre yapacağız. Hakkımızı da kimseye çiğnetmeyeceğiz. Değerli arkadaşlar bunun için yine Alparslan Gazi'lere ihtiyaç var. Yeni Fatih Sultan Mehmet'lere ihtiyaç var. Yeni Mimar Sinan'lara yeni Ali Kuşçu'lara ihtiyaç var. Mevlana'lara, Yunus Emre'lere, Hacı Bektaş-ı Velilere, Hacı Bayram-ı Velilere ihtiyaç var" ifadelerini kullandı

Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç: ''Son 300 yılda egemen olan sistem artık çöktü'' Haber

Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç: ''Son 300 yılda egemen olan sistem artık çöktü''

Bu açık görülüyor. Bu aynı zamanda Avrupa'nın ve Amerika Birleşik Devletleri'nin üzerine kurulduğu medeniyetin iflasıdır" dedi. Bursa Uludağ Üniversitesi Ombudsmanlık Topluluğu öğrencilerinin düzenlediği 'Ombudsman Gençlerle Buluşuyor' etkinliği yoğun ilgi gördü. Mete Cengiz Kültür Merkezi'nde düzenlenen panele, Bursa Valisi Mahmut Demirtaş, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Bursa Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz ve üniversite öğrencileri katıldı. 'Türkiye Yüzyılında Ombudsmanlık ve Üniversiteler' konu başlıklı bir konuşma yapan Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, "Ukrayna'yı 300 yıl yönetmişiz. İlgilenme hadi bakalım. Ya da Yemen, hadi ilgilenme. Ya türküsü var. Kültürümüze işlemiş. Peki Irak ve Suriye! Tolunoğulları'ndan sayarsak bin 200 yıldır Türkler tarafından yönetiliyor. Veya Filistin. Hadi ilgilenme bakayım. Mescid-i Aksa, Kudüs. İlk kıblemiz. Müslümanlar için en önemli beldelerden biri. Hadi ilgilenme bakayım. Tarih çekiyor, kültür çekiyor. Ya da Karabağ, hadi ilgilenme. Nasıl ilgilenmeyeceksin! Siz istediğiniz kadar kaçın. Tarih sizi bırakmıyor, bırakmaz da. Osmanlı Devleti 400 yıl boyunca Orta Doğu'yu adaletle yönetti. Çekilmesinin ardından bölgede huzur kalmadı. Şimdi bakıyorsunuz bugüne. Son 100 yılda özellikle İsrail devletinin kurulmasından sonra İsrail işgale devam ediyor. Yerlerinden etmiş yerlerinden, topraklarını işgal etmiş. Evlerini yıkmış, kendisi bina yapmış oraya. Yetmemiş çadırda yaşayanları bir daha sürgün etmiş, bir daha sürgün etmiş. En son Gazze'ye sıkışmışlar. Avuç içi kadar yer ya, avuç içi kadar. Tam 70 günden beri bombalanıyor. 45 bin ton bomba bırakıldı. Amerikalıların 2'nci Dünya Savaşı'nda Hiroşima ve Nagazaki'ye attığı atom bombasının tesirinin 4 katı tesirinde bomba bırakıldı. 2 yıldan beri Ruslarla Ukraynalılar savaşıyor. 2 yılda attıkları bombanın 2 katı kadar bomba bırakıldı. Avuç içi kadar yere ya. Kilometrekareye 100 ton bomba düşüyor. Anneler, ölü bebeklerine sarılıyor, koklayıp mezara koyuyorlar. 20 bin insan öldü. Kimsenin gıkı çıkmıyor. Birleşmiş Milletler'de 'Ateşkes sağlansın mı, sağlanmasın mı' diye oylama yapılıyor. 153 ülke oy veriyor. Amerika İsrail'le yalnız kalıyor. Ama Amerika veto ediyor bunu. Böyle bir dünyada adalet olur mu? Böyle bir dünyada huzurun olması mümkün mü" dedi. Tarih boyunca kim zulüm yapmışsa, zamanı gelince, o zulmün karşılığında cezasını gördüğünü ve göreceğini belirten Şeref Malkoç, "İsrail insanlık suçu işliyor, katliam yapıyor. Savaş değil katliam. İnşallah hep beraber göreceğiz. Bunun karşılığını görecekler. Yargılanacaklar. Başta Netanyahu olmak üzere ve gereken cezayı verecekler. Bunda tereddüt yok. Ama burada önemli olan vicdan sahibi olan insanların imtihanıdır. Ahlak sahibi olan, hukuktan ve adaletten yana olan insanların tavrı ve tutumudur. Şunu memnuniyetle belirteyim ki, Sayın Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde Türkiye'nin sesi gür çıktıkça Washington'dan Endonezya'ya, Tokyo'dan Malezya'ya, Londra'dan Berlin'e kadar vicdan sahibi, ahlak sahibi olan insanlar harekete geçmeye başladı. Şu açıkça görülüyor. Hani dünyanın değişik yerlerinde zulümler var. Bunları da hissediyoruz ama Filistin olayı, Gazze olayı dünya için bir laboratuardır. Bu laboratuarın bilimsel sonucu şudur: Özellikle son 300 yılda egemen olan ve 2'nci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan sistem artık çöktü. Bu açık görülüyor. Bu aynı zamanda Avrupa'nın ve Amerika Birleşik Devletleri'nin üzerine kurulduğu medeniyetin iflasıdır. Gazze olayının Filistin olayının sonucu budur. Dünyanın huzura, barışa, refaha ve adalete ihtiyacı olduğunu ifade eden Malkoç, "İşte bunun için dünyada yeni bir medeniyet, ahlaka dayalı, adalete dayalı, insafa dayalı, hakkaniyete dayalı, yeni bir medeniyet kurmak zorundayız. Bunun öncülüğünü Türkiye yapacak, Türkiye'de bunu siz yapacaksınız arkadaşlar. Yeni bir medeniyet yani Türkiye Yüzyılı, sizin omuzlarınızda yükselecek. Çok şükür Sayın Cumhurbaşkanımız bunun öncülüğünü yapıyor. Türkiye bunun öncülüğünü yapıyor" diye konuştu. Osmanlı Devleti'nin dünyayı adaletle yönettiğine dikkat çeken Malkoç, "Osmanlı aslandı, aslan. 600 yıl boyunca adaletle yönetti. Ama her insan gibi, her topluluk gibi, her millet ve devlet de doğar, yaşar, büyür, ölür. O Osmanlı aslandı. Onu emperyalistler işgal etti. Yurdumuzu işgal ettiler ve parçaladılar ve o aslanı öldürdüler. Ama o aslan ölürken bir yavru doğurdu. O yavrunun adı Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Soruyorum şimdi, aslanın yavrusu kedi mi olur? Aslanın yavrusu karga mı olur? Aslanın yavrusu aslan olur değil mi? O aslan küçükken yani Türkiye Cumhuriyeti daha yeni doğmuşken Ege'de hakkını yediler, Kıbrıs'ta hukukunu gasp ettiler, farklı yerlerde hakkını, hukukunu çiğnediler. Ama şimdi o aslan büyüdü, büyüdü, büyüdü ve yüzüncü yılını kutladı. Etrafına bakmaya başladı. Akdeniz'de nerede hukukum çiğnenmiş, nerede hakkım yenmiş deyip hakkını hukukunu aramaya başladı. İşte Avrupa Birliği rapor yayınlıyor. Amerika Birleşik Devletleri bildiri yayınlıyor. Kim ne söylerse söylesin arkadaşlar. Tarih bize şunu göstermiştir. Bu aziz millet hakkının çiğnendiği yerde hukukunun yendiği yerde durmaz. Hakkını söke söke alır. Alacağız inşallah. Ama bunu yaparken de uluslararası hukuka göre yapacağız. Hakkımızı da kimseye çiğnetmeyeceğiz. Değerli arkadaşlar bunun için yine Alparslan Gazi'lere ihtiyaç var. Yeni Fatih Sultan Mehmet'lere ihtiyaç var. Yeni Mimar Sinan'lara yeni Ali Kuşçu'lara ihtiyaç var. Mevlana'lara, Yunus Emre'lere, Hacı Bektaş-ı Velilere, Hacı Bayram-ı Velilere ihtiyaç var" ifadelerini kullandı

Cumhurbaşkanı Erdoğan Yunan basınına konuştu: “Siz bizi tehdit etmedikçe biz de sizi tehdit etmiyoru Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan Yunan basınına konuştu: “Siz bizi tehdit etmedikçe biz de sizi tehdit etmiyoru

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atina ziyareti öncesinde Yunan Kathimerini gazetesine konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yarın Atina'ya planlanan ziyareti öncesinde Türk-Yunan ilişkilerine dair soruları yanıtladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yunanistan Türkiye'nin hasmı değil, içinde bulunduğu ittifakın kıymetli bir üyesi" ifadelerini kullandı. Sözlerine Türkiye ve Yunanistan'ın iki komşu ülke olduğunu vurgulayarak başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki günlerde “Türk-Yunan ilişkilerinde yeni sayfa” ve “kazan kazan formülüne” dair yaptığı açıklamalara ilişkin şunları söyledi: "Aynı coğrafyayı, aynı denizi paylaşıyoruz. Aynı havayı soluyoruz. Geçmişimiz itibarıyla iç içeyiz. Aramızda henüz çözüme kavuşturamadığımız pek çok mesele bulunuyor iki ülke olarak. Bunun farkındayız. Ancak bu sorunların gerginliğe vesile olmasına, hükümetlerimiz ve halklarımız arasında anlaşmazlıklara yol açmasına izin verip vermemek bizim elimizdedir. İşte ben bu manada ilişkilerimizde ‘yeni bir sayfadan’, ‘kazan-kazan’ ilkesinden bahsettim. ‘Kazan-kazan’ anlayışı zaten Türkiye'nin uluslararası ilişkilere, diplomasiye yaklaşımının temelinde yatıyor.” Cumhurbaşkanı Erdoğan, uyuşmazlıkların diyalog yoluyla ele alınması ve ortak paydada buluşulması halinde herkesin kazançlı çıkacağını vurgulayarak, Türkiye ile Yunanistan'ın son dönemde ilişkilerini bu anlayış çerçevesinde şekillendirme yönünde gayet iyi bir ivme yakaladığını kaydetti. Uzun süredir işlemeyen ikili mekanizmaların yeniden canlandırıldığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Diyalog kanallarımız her seviyede açık ve işliyor. Karşılıklı ziyaret trafiğimiz yoğun. Ülkelerimiz ve bölgemiz açısından önemli pek çok alanda iş birliğimizi karşılıklı güven temelinde geliştirme irademiz mevcut. Şimdi ise her iki tarafın üzerine düşen bu anlayışı pekiştirmek, kurumsal hale getirmek ve ilerletmektir. Sayın (Yunanistan Başbakanı Kiryakos) Miçotakis'in de aynı iradeye sahip olduğunu düşünüyorum” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu ortak niyetin yarın Atina'da imzalanması planlanan dostane ilişkiler ve iyi komşuluk konulu bildirge sayesinde tüm açıklığıyla kayda geçeceğini ifade etti. “Tüm ülkeler gibi bizim de düşmana değil, dosta ihtiyacımız var” Türkiye'nin komşu Yunanistan'ı hiçbir zaman düşman, hasım olarak görmediğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tüm ülkeler gibi bizim de düşmana değil, dosta ihtiyacımız var. Sık sık söylüyorum, başta Yunanistan olmak üzere komşularımızla aşılamayacak hiçbir sorunumuz olmadığı inancındayız. Bence son dönemde değişen Yunanistan tarafının bize yönelik bakış açısını gözden geçirmiş olması, uzatılan dostluk elini asla geri çevirmeyen bir millet olduğumuzu anlamaya başlamasıdır. Halkımızın güvenliğine, toprak bütünlüğümüze, milli çıkarlarımıza göz dikenlere nasıl her zaman tereddüt etmeksizin gerekli tepkiyi veriyorsak, iş birliği ve dostluğun ilerletilmesine de her zaman açığız” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Miçotakis'in bunu anladığını ve Türkiye'nin Yunanistan ile arasındaki sorunların aşılması ve ilişkilerin ileriye götürülmesini samimi şekilde arzu ettiğini görebildiğine inandığını kaydetti. Miçotakis'te de Türkiye'dekine benzer bir yaklaşım gözlemlemekten memnun olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sayın Miçotakis'e ne söyleyeceğimi sordunuz. Kendisine şunu söyleyeceğim: Kiryakos, dostum, siz bizi tehdit etmedikçe biz de sizi tehdit etmiyoruz. Gel iki ülke arasındaki güveni sağlamlaştıralım. Ekonomi, ticaret, ulaştırma, enerji, sağlık, teknoloji, eğitim, gençlik, her alanda ikili iş birliğini artıralım. Ülkelerimizdeki tarihi ve kültürel varlıklara karşılıklı olarak gerekli itina ve ihtimamı gösterelim. Ege meseleleri olsun, düzensiz göçle ortak mücadele olsun, Yunanistan'daki Türk azınlığın devam eden sorunları olsun, karşılıklı iyi niyet temelinde diyalog yoluyla çözemeyeceğimiz bir problem yoktur” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yıl iki ülkede yapılan seçimlerde her iki hükümete de güçlü bir halk desteği verildiğine işaret ederek, "Bu destekle hem biz hem de Sayın Miçotakis güçlü ve yapıcı adımlar atabilecek konumdayız" diye konuştu. "Sorunlar diyalog ve iyi niyet çerçevesinde çözülebilir" Diyalog ve iyi niyet çerçevesinde sorunların çözüleceğine inandığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: "Tabii bu arada kıta sahanlığının yanında pek çok sorunumuz var. Bunları paket halinde bir bütün olarak ele almalıyız. Meselelere seçici yaklaşıp bazılarını konuşup, bazılarını konuşmamak doğru bir yaklaşım değil. Çünkü hepsi birbirleriyle bağlantılı. Uluslararası yargıya gittiğimizde geride hiçbir sorun bırakmamalıyız. Ama her şeyden önce tüm sorunlarımızı cesur bir şekilde konuşmalı, kamuoylarımızı doğru bir şekilde yönlendirmeliyiz. Burada sorun çözme irademiz son derece belirleyici olacaktır. Bizim bu irademiz güçlüdür. Çevremizde yaşanan anlaşmazlıkların çözülmesi için gösterdiğimiz gayrete ve mesafe alma kabiliyetimize baktığınızda Türkiye'nin meseleleri barışçıl yollarla ortadan kaldırma anlayışını ve potansiyelini görebilirsiniz.” Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin samimiyeti ve çağrısının açık olduğunu belirterek, Yunanistan'ın da dış müdahalelere kapalı benzer bir yaklaşım ortaya koyması halinde her iki ülke için de huzurlu bir gelecek inşa etme yolunda iyi bir başlangıç yapılabileceğine inandığını kaydetti. "Yunanistan Türkiye'nin hasmı değil, içinde bulunduğu ittifakın kıymetli bir üyesi" Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunan basınına birçok kez yansıyan "Bir gece ansızın gelebiliriz" şeklindeki sözlerine ilişkin soruyu ise şöyle yanıtladı: "Ancak bizi tehdit edenler bizden çekinmelidir. Ülkemizin güvenliğini tehdit eden terör unsurlarına karşı 'bir gece ansızın geliriz' dedik ve gereğini yaptık. Terör yuvalarını başlarına yıktık ve yıkacağız. Toprak bütünlüğümüze, birliğimize ve beraberliğimize el uzatanların bizden göreceği karşılık her zaman bu olmuştur ve bundan sonra da bu değişmeyecektir. Vatanımızı savunmak, milletimizin huzurunu korumak en doğal hakkımızdır ve tüm terör odaklarına karşı da bu hakkımızı sonuna kadar kullanmaya devam edeceğimizden kimsenin şüphesi olmamalıdır." Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan'ın Türkiye'nin hasmı değil, içinde bulunduğu ittifakın (NATO) kıymetli bir üyesi olduğuna dikkati çekerek, "Ayrıca komşuyuz, komşu olarak kalacağız. Birbirimizin haklarına ve hayati çıkarlarına karşılıklı olarak saygı göstermeliyiz. Bizim dostluk elimizi uzattığımızda ne kadar kucaklayıcı olduğumuzu yüzyıllarca birlikte yaşadığımız Yunan halkı iyi bilir. Bizim kültürümüzdeki hoşgörüyü ve samimiyeti çok yakından tanırlar. Karşılıklı anlayış temelinde ilişkilerimizi ilerletmek ve bu coğrafyada barış içinde yaşamak istiyoruz. Bunu ifade ettiğimizde laf olsun diye söylemediğimizi de defalarca ispat etmiş bir ülkeyiz. Batı medyası bu sözlerimi çarpıtma gayreti içindedir" dedi. Enerji alanında iş birliği Ege ve Doğu Akdeniz'de enerji rezervlerinin olup olmamasının kendisinin kişisel kanaatinden öte bilimsel araştırmalar sonucunda tespit edilebilen bir husus olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda umut verici çalışmalar yapıldığını kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Akdeniz ve Ege'nin doğal kaynaklar açısından zengin bir havza olduğuna işaret ederek, mevcut uluslararası konjonktürde enerji güvenliğinin sağlanmasının ve muhafazasının stratejik açıdan elzem bir konu hâline geldiğini ifade etti. Bu manada özellikle Akdeniz'de iş birliği potansiyeli ve imkânları olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, böyle bir iş birliği potansiyelinin değerlendirilmesinin hem bölge ülkelerinin enerji güvenliğine hem de siyasi meselelerin çözümüne katkıda bulunabileceğini kaydetti. Buradaki potansiyelin siyasi açıdan suiistimal edilmeye çalışılmasının bu kaynakların kullanılamaması riskini de beraberinde getireceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: "Biz enerjinin tüm ülkeler ve toplumlar arasında iş birliği ve ortak kazanım unsuru olduğunu düşünüyoruz. Uyuşmazlıkları diyalog yoluyla çözmek istiyoruz. İş birliğini tercih ediyoruz ve buna hazırız. Bu nedenle daha önce iki defa kapsayıcı nitelikte Doğu Akdeniz'deki fırsatlar için konferans düzenlenmesini önermiştim. Maalesef başta AB buna sessiz kaldı. Sessiz kalmak sorunları çözmüyor. Keza Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Ada'da kapsamlı çözüme kadar rezervlerin ortak işletimi ve gelir paylaşımını önerdi ve biz de bu öneriyi destekliyoruz. Bölgede başka ülkeler de bu yönde ilerlerken, Ada'daki iki taraf neden iş birliği yapamasın? Ege'de de iş birliği yapabileceğimiz pek çok konu var. Her şey halklarımızın ve sonraki nesillerimizin huzur ve refahı için." "Ayasofya Camii barış ve hoşgörünün sembolü olarak tüm din ve inançtan ziyaretçilere açık olmaya devam edecektir" Cumhurbaşkanı Erdoğan, farklı kültürleri hoşgörü ile sahiplenme temeli üzerine kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti'nin hem vakıf müesseselerini hem de bunların hak ve hukukunu geleceğe taşıyan bir sistemi etkin şekilde sürdürdüğünü belirterek, Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi'ne ait vakıf statüsünün bugün de korunmakta ve geçerli olduğuna işaret etti. Ayasofya'nın Fatih Sultan Mehmet Vakfı'nın mülkiyetinde bulunduğunu ve ilgili Danıştay kararıyla esasen vakfedilme amacına uygun olarak kullanıldığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi'nin maddi ve manevi yönlerden yapısal bütünlüğünün bozulamayacağının, ikonografik ve her türlü plastik sanat unsurlarının eksiltilemeyeceğinin ve korunacağının, her vakıf kurumu gibi dokunulmazlık imtiyazına sahip Ayasofya Vakfı'nın hukuki belgesi olan vakıf senedinde güvence altına alındığını vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu mümtaz mabedi insanlık tarihinin nadiren göreceği bir titizlik ve saygıyla koruyor, tüm insanlığın bu muhteşem anıttan maddi ve manevi şekilde yararlanmasına olanak sağlıyoruz. Son 570 yıllık uygulama ve koruma çabaları da devletimizin konuya tarihin her katmanında ne kadar titizlikle yaklaştığının tescilidir. Şimdi ise Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi'nde Mimar Sinan döneminde yapılan koruma çalışmalarından sonra bütüncül olarak en büyük çalışmayı başlattık. Ayasofya Camii barış ve hoşgörünün sembolü olarak tüm din ve inançtan ziyaretçilere açık olmaya devam edecektir" dedi. Heybeliada Ruhban Okulu Anayasa Mahkemesi'nin 1971'de aldığı bir kararla ülke genelindeki tüm özel yüksekokulların devletleştirilmiş olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kararın sadece Heybeliada Ruhban Okulu'nu değil, Türkiye'deki tüm özel yükseköğretim kurumlarını kapsadığını vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ruhban Okulu'nun devredilebileceği bir resmi yükseköğretim kuruluşunun bulunmaması nedeniyle hukuki temelini yitirdiğini ve faaliyetlerin durduğunu belirterek, "Esasen günümüzde Heybeliada Ruhban Okulu'nun yeniden açılabilmesi ancak kapsamlı mevzuat değişiklikleri sonucunda mümkün olabilir. Öte yandan Fener Rum Patrikhanesi de Ruhban Okulu'nun YÖK mevzuatına tabi olarak bir devlet üniversitesi bünyesinde öğrenime yeniden başlamasına olumlu yaklaşmamıştır" ifadelerini kullandı. "Düzensiz göç ortak bir sınamadır ve ortak çabalar gerektirmektedir" Gerek yaşanan siyasi istikrarsızlıklar, gerek farklı kaygılar nedeniyle dünya genelinde göç hareketlerinde ciddi artış gözlemlendiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Maalesef, insanların bu arayışlarından çıkar sağlayarak, ciddi gelirler elde eden suç yapıları da hızla artıyor. Bu durum, her zaman söylemiş olduğumuz üzere devletlerin tek başına üstesinden gelebilecekleri bir mesele değil. Neticede düzensiz göç ortak bir sınamadır ve ortak çabalar gerektirmektedir. Tabiatıyla ülke olarak düzensiz göçle mücadelemize yoğun çabalarımızla devam ediyoruz." Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye'ye destek olmasının önem arz ettiğini belirterek, sonuç itibarıyla eşit yük ve sorumluluk paylaşımını öngören, daha kaynakta iken göçü engellemeye yönelik ortak adımlar atılmasının şart olduğunu kaydetti. Bunu sadece Türkiye ve Yunanistan arasındaki iş birliği ya da Ege'deki göç hareketlilikleriyle sınırlandırmamak gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm uluslararası toplumun dahline ihtiyaç duyulan son derece geniş çaplı bir mücadelenin gerekli olduğunu vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz bu konuda samimi şekilde iş birliğine her zaman açık olduk, olmaya da devam ediyoruz. Kaldı ki göç meselesi savaşlar sona erse bile dünya gündeminden kalkmayacak bir sorun alanı. Küresel iklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarından birinin de iklim göçleri olduğu ve gelecekte bunun artacağı öngörüleri mevcut. Dolayısıyla bu soruna kalıcı çözümler, işleyen mekanizmalar üretmek zorundayız. Bütüncül bir yaklaşımla bu konuda kafa yormalı ve sorun çözücü formülleri konuşabilmeliyiz" dedi. "Biz, uluslararası ilişkilerde daima hakkaniyetin, adaletin ve vicdanın sesi olageldik" Türkiye'nin NATO'ya Yunanistan'la birlikte 71 yıl önce girdiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Batılı veya Avrupalı olmanın kriterinin Avrupa Birliği mensubiyeti olmadığını ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin AB'yle de 1963 yılına dayanan ilişkileri çerçevesinde aynı Gümrük Birliği içinde bulunan, adaylık statüsünü taşıyan bir ülke olduğuna işaret ederek, bu doğrultuda Türkiye'nin demokratik yapısıyla ve savunduğu değerlerle AB ve NATO üyesi ülkelerle ortak paydasının son derece geniş olduğunu belirtti. Türkiye'nin BM ve Avrupa Konseyi başta olmak üzere Batılı olarak adlandırılan birçok uluslararası teşkilatın da kurucu üyesi olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz, uluslararası ilişkilerde daima hakkaniyetin, adaletin ve vicdanın sesi olageldik. Uluslararası gelişmelerde rehber edindiğimiz bu anlayış doğrultusunda tarihin doğru tarafında yer almak başlıca hedefimizdir" diye konuştu. "Biz Gazze'deki soykırıma karşı çıkarak Batı toplumunun temel değerlerini de savunuyoruz" Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin Filistin halkının uğradığı haksızlıklar ve insanlık dışı muamele karşısında ortaya koyduğu tepki ve uluslararası hukuku, uluslararası insancıl hukuku ve insan hakları hukukunu açıkça ihlal eden eylemleri nedeniyle İsrail'i eleştirmekten kaçınmamasının bu hedefin tabii bir gereği olduğunu ifade etti. Bugün pek çok Batılı ülkenin de giderek benzer tutumlar ortaya koymaya başladığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Filistin bağlamında bu şekilde ahlaki bir sorumluluğu yerine getirmesinin "Batıya ait bulunup bulunmamakla" sorgulanmasının söz konusu olamayacağını kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin yönelim ve aidiyetinin tartışılmasından ziyade asıl sorgulanması gerekenin bazı Batılı ülkelerin kuvvetle savundukları değerleri bazen hiçe sayabilmesi olduğunu belirterek şunları kaydetti: "Gazze'de yaşanan vahşete sessiz kalınması bunun en canlı örneğidir. Aslında biz Gazze'deki soykırıma karşı çıkarak Batı toplumunun temel değerlerini de savunuyoruz. Gazze'de kundaktaki bebeklerden tutun her yaşta insanın temel hakları çiğneniyor. İnsan haklarının göz göre göre yok edilmesine sessiz kalınması, insanların mülkiyet haklarının hiçe sayılarak evlerine, topraklarına sistematik bir biçimde el konulması, Filistinlilerin geleceklerini tayin haklarının ellerinden alınması Batı medeniyetinin değerlerinin neresinde kalıyor? Hastanelerin bombalanması, okulların, mülteci kamplarının, pazar yerlerinin vurulması ve sivillerin öldürülmesi Batı değerlerine uygun mudur? Gazze’deki insanlara 'güneye gidin' deyip oraya yönelenlerin üzerlerine bomba yağdırılması, Batı'nın benimsediği bir durum mudur? Şimdi soruyorum, tüm bunlara bile isteye sessiz kalan ülkeler mi yoksa Türkiye mi Batı'ya ait?"

Başkan Aktaş: “Bursa’yı sevdiğinizi, Filistin’i özlediğinizi biliyoruz. Cenabı Allah, İsrail’i kahreylesin'' Haber

Başkan Aktaş: “Bursa’yı sevdiğinizi, Filistin’i özlediğinizi biliyoruz. Cenabı Allah, İsrail’i kahreylesin''

Sivil katliamının durdurulması yönünde dünyadan yükselen çağrılara kulak tıkayan katil İsrail güçleri, 7 Ekim’den bu yana Amerika ve Avrupa’nın da desteğini alarak hastane, okul, cami, kilise ayrımı yapmadan Gazze’yi bombalamaya devam ediyor. Bebek, çocuk, kadın demeden dünyanın gözü önünde tarihin en büyük katliamlarından birini yapan İsrail, 16 binin üzerinde insanı şehit ederken, 36 binden fazla insanın da yaralanmasına sebep oldu. Dünya genelinde tepkiler çığ gibi büyürken, kan ve gözyaşı ile yoğrulan topraklardan binlerce kilometre uzaktaki Bursa’da bulunan Filistin aileler ve çocuklar da gelişmeleri gözyaşı ve endişe içerisinde takip ediyor. Bursa’da ikamet eden Filistinli aileler ve çocukları, Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ı makamında ziyaret ederek desteklerinden dolayı teşekkür etti. Samimi bir ortamda gerçekleşen ziyarette çocuklarla sohbet eden Başkan Alinur Aktaş, çocuklara hayallerini ve özlemlerini sorarak nasihatlerde bulundu. Çocuklara çeşitli hediyeler veren Başkan Aktaş, “Bursa’yı sevdiğinizi, Filistin’i özlediğinizi diliyoruz. Zulüm görenler için dua ettiğinizi de biliyoruz. Cenabı Allah, İsrail’i kahreylesin. Onlar kendi kanlarından boğulacak inşallah. Filistin’in daha güçlü olması için sizin de güçlü olmanız gerekiyor. Aileniz, kendiniz, Filistin Gazze için, Türkiye için büyük insanlar olmalısınız. Muhakkak okumalısınız, eğitimli olmalısınız” dedi. Ziyaretin sonunda Filistinli çocuklar tarafından Başkan Aktaş’a Türkiye ve Filistin bayraklarının yer aldığı ve “Çünkü biz tek milletiz. Ve her zaman Filistin’in yanında olduğunuz için sizlere teşekkür ediyoruz. Sayın Başkan Alinur Aktaş” yazılı tablo hediye edildi.

Cennetten başka çıkış kapısı bulamayan Gazzeli çocuklar, dünyanın işgal altında olduğunu ilan etti Haber

Cennetten başka çıkış kapısı bulamayan Gazzeli çocuklar, dünyanın işgal altında olduğunu ilan etti

İnegöl Belediyesi’nin düzenlediği Kitap Günleri kapsamında İnegöl’e gelen İletişimci Yazar Said Ercan, Pazar akşamı Beşinci Mevsim kültür Sanat Merkezinde düzenlenen “Kudüs’e Ses Ver” konferansında ilçe halkıyla bir araya geldi. İsrail’in vahşetini ve Filistin halkının mücadelesini anlatan Said Ercan, sadece Gazze’nin değil tüm dünyanın işgal altında olduğunu ifade etti. “ANADOLU MAYASI DÜNYAYA YÖN VERİYOR” İnegöl halkının da yoğun ilgi gösterdiği konferansta Türkiye’nin ve Anadolu insanının dünyadaki rolüne değinen Said Ercan, “Dünyanın dört bir yanında beklenen, Müslüman Türkler. Sadece Müslüman ya da sadece Türk değil. Müslüman Türkler bekleniyor. Çünkü biz harekete geçersek, dünya bambaşka bir yer olacak. Evet dünya kadar derdimiz var. Ama biz ayakta duracağız. Neden ayakta duracağız? Çünkü o Gazzeli çocukların bize ihtiyacı var. Bizim Anadolu irfanı dediğimiz, Anadolu mayası dediğimiz bir maya var. Bugün o maya dünyaya yön veriyor ver verecek. Bakın hemen Gazze’nin yanındaki Mısır, kapıyı açamıyor. Bakın Suudi Arabistan kişi başı gelirde Türkiye’den daha önde, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden biri ama gıkını çıkaramıyor. İran anca arkadan konuşuyor. Kim var ortada yine Ukrayna’da bile tahıl koridorunu biz açtık Afrika’daki fakir ülkelere buğday gitsin diye. Türkiye açtı” dedi. “SADECE GAZZE DEĞİL, DÜNYA İŞGAL ALTINDA” Dünyanın küresel sistemin işgali altında olduğuna da vurgu yapan Ercan, “Bugün o cennetten başka çıkış kapısı bulamayan Gazzeli çocuklar, dünyanın işgal altında olduğunu ilan etti bizlere. Suudi Arabistan’da bir duvara yazdılar, kusura bakma Filistin biz de işgal altındayız diye. Dünyanın işgal altında olduğunu öğretti o çocuklar. Kanından başka verecek bir şeyi olmayan küçücük çocuklar dünyanın küresel sistem altında inim inim inlediğini öğrettiler” şeklinde konuştu. “DÜNYANIN GÖZÜ ÖNÜNDE VAHŞET YAŞANIYOR” Konferans sonunda Belediye Başkanı Alper Taban da selamlama konuşması ve hediye takdimi için sahneye davet edildi. Başkan Taban, “Said Ercan hocamıza teşekkür ediyorum bugün hem Kitap Günleri Fuarımızda vatandaşlarımızla bir araya geldiler hem burada bizlerle birlikte oldular. Çok kıymetli bir buluşma oldu. Salonu dolduran siz kıymetli vatandaşlarımıza da teşekkür ediyorum. Nihayet itibariyle tüm dünyanın gözü önünde yaşanan bir vahşet var, zulüm var. İnsan kendisini sorguluyor, sorumlu tutuyor. Kıymetli hocamızın anlattığı gibi yapılabilecek bir şeyler de var. Müslümanlar olarak boykot yapılabilir. İnşallah bu akşam da hepimize vesile olsun. Bizler karınca misali safımızı belirleyelim inşallah. Cenabı Allah oradaki insanların da yardımcısı olsun” diye konuştu. Ardından gecenin anısına Said Ercan’a hediye takdiminde bulundu.

81 ilde eş zamanlı yapıldı! AK Parti'de Belediye Başkan adayları belli oluyor Haber

81 ilde eş zamanlı yapıldı! AK Parti'de Belediye Başkan adayları belli oluyor

Aday adaylığı başvuru sürecinin tamamlanmasının ardından başkan adaylarının belirlenmesi için il, ilçe başkan ve yönetim kurulu üyeleri, kadın ve gençlik kolları asil yönetim, meclis üyeleri, mahalle başkanları, parti üyeliği devam eden önceki dönem milletvekilleri, parti üyeliği devam eden önceki dönem il ve ilçe başkanları ile il disiplin ve hakem kurulu üyelerini Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde oy kullanılıyor. 10.00’da başlayan oy kullanma işlemi 16.00’da sona erecek. Temayül yoklamasına katılan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Fatma Betül Sayan Kaya, Bursa’nın güzide bir şehir olduğunu belirterek, “2019’da da ekibin başındaydım. Bugün burada olmaktan çok mutluyum. Burada her şey titizlikle planlanmış” dedi. Filistin’in özgürlüğünü desteklediklerini ve Gazze’ye dualar gönderen Kaya, “31 Mart seçimlerine 4 ay kala, bütün varlığımızla genç, yaşlı, kadın, erkek demeden herkesin evine gideceğiz. Bütün gönülleri kazanmaya çalışacağız. Seçim sonucunda belediye başkanlarımız, meclis üyelerimiz, il genel meclis üyelerimiz, çok güçlü kadrolarla Allah’ın izniyle milletimize hizmet etmeye devam edeceğiz. Temayül yoklamasını Bursa’ya hayırlı olmasını diliyorum” dedi. 2 bin 454 ilçe belediyesi için oy kullanılacağının altını çizen Kaya, “Yine büyükşehir içinde bin 337 kardeşimiz oy kullanıyor. Toplam 3 bin 791 teşkilat mensubunun Bursa’nın geleceği için fikrini alıyoruz. Bugün 10.00’da başlayan oy kullanma işlemi 16.00 da bitecek ve Bursa’nın gönlünden geçenler Cumhurbaşkanımızın önüne düşecektir” diye konuştu. AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan ise “Teşkilatlarla başlayarak yenilenme sürecine girmiştik. Bu sürecinde akabinde de seçimler öncesi yaptığımız temayüllerden bir tanesini daha uyguluyoruz. Tüm Türkiye’de olduğu gibi Bursa’da e-temayül ile teşkilatımızın gönlünden geçen adayları belirlemeye çalışıyoruz” ifadelerini kullandı

Ten renkleri farklı, acıları ve tepkileri aynı! Payitaht'ın merkezinde buluştular...Gazze'nin üzerindeki puşide - i siyahı kaldıracağız dediler Haber

Ten renkleri farklı, acıları ve tepkileri aynı! Payitaht'ın merkezinde buluştular...Gazze'nin üzerindeki puşide - i siyahı kaldıracağız dediler

Bursa'nın işgal yıllarında meclise asılan Puşide-i siyah örtüyü boyunlarına asan yabancı öğrenciler "Gazze'nin üzerindeki Puşide-i siyahı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kaldıracak" dedi. Bursa'da 89 farklı ülkeden 155 öğrencinin eğitim gördüğü proje okulu Osmangazi Belediyesi Uluslararası Murad Hüdavendigar Anadolu İmam Hatip Lisesinin öğrencileri, İsrail'in Filistin'e saldırılarını kınadı. Ülkelerine ait yöresel kıyafetlerini giyen çok sayıda öğrenci, Tophane Meydanı'ndaki Osman Gazi Türbesi önünde bir araya geldi. Ellerinde "Gazze'nin üzerindeki puşide-i siyahı kaldıracağız." yazılı siyah puşideler bulunan öğrenciler, Türkiye, Filistin ve kendi ülkelerinin bayraklarıyla Gazzeli mazlumlara desteklerini bildirdi. AK Parti Bursa Milletvekili Refik Özen ve Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar da etkinliğe katılarak öğrencilere destek verdi. Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, uluslararası öğrencilerin İsrail'in Gazze'ye uyguladığı zulme kayıtsız kalmadığını söyledi. Puşide-i siyahın, Kurtuluş Savaşı'nda Yunan askerleri Bursa'yı işgal ettiğinde Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) kürsüsüne konulan siyah örtü olduğunu hatırlatan Dündar, "Öğrenciler buradan diyorlar ki 'Biz ümmet olarak uluslararası arenaya buradan sesleniyoruz. Diyoruz ki İsrail'in yapmış olduğu soykırımı, zulmü kınıyoruz. Burada bizlerin buluşmasıyla bu soykırıma, zulme, dünyada tek karşı çıkan bir lider Cumhurbaşkanı'mız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın arkasındayız, onunla birlikteyiz. Onu yalnız bırakmıyoruz.' Bu düşünceyle bu arkadaşlarımız burada. Gazze üzerindeki puşide-i siyah örtüsünün ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kaldıracağına inanarak bu örtüyü dağıtıyorlar. Dolayısıyla bizler de buradan, bu öğrencilerimizle inşallah en kısa zamanda İsrail'in uygulamış olduğu katliamın, zulmün ve Gazze üzerindeki bu kara örtünün kaldırılması için bir adım başlatmış oluyoruz" dedi. Öğrencilerden Kosovalı Erjon Hashani de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Filistin için çok şey yaptığını, ancak diğer ülkelerin cumhurbaşkanlarının sessiz kaldığını söyledi. İsrail'i kınadıklarını anlatan Hashani, "Biz okulumuzda farklı ülkelerden, farklı milletlerden olsak da ümmet olarak kardeş gibi yaşıyoruz. Bence diğer devletler Türkiye'yi örnek alıp birlik ve beraberlik içinde Gazze'ye sahip çıkmalıdır" dedi. Beninli Abdul Hannan Abdul Aziz Salifu da İsrail'in yaklaşık 70 yıldır Filistin'e zulüm yaptığını belirterek, "Bu zulüm bizi çok üzüyor. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın yalnız olmadığını göstermek istiyoruz. Diğer milletlerden de güçlü bir destek bekliyoruz. Ben inanıyorum ki Gazze'deki zulmü biterecek tek kişi Recep Tayyip Erdoğan'dır." ifadesini kullandı. İranlı Muhammed Sadeq Shahnavazi de İslam aleminin bir sancağın altında birlikte hareket etmesi gerektiğini vurguladı. Öğrenciler, Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu Osmangazi Han'ın türbesini ziyaret edip hep birlikte dua okuduktan sonra türbenin kapısında nöbet bekleyen Osmanlı Alplerinin devir teslimini izledi ve ardından da toplanan kalabalığa "Gazze’nin üzerindeki Puşide-i Siyahı Recep Tayyip Erdoğan kaldıracak" yazılı örtüleri dağıttı.

Sağlık çalışanları İsrail’in soykırımını protesto etti Haber

Sağlık çalışanları İsrail’in soykırımını protesto etti

Bursa Gönüllü Kuruluşlar Platformu, sağlık çalışanlarıyla birlikte Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma hastanesi önünde İsrail'in Filistin halkına ve sağlık çalışanlarına karşı yaptığı soykırımı protesto etti. Siyah önlüklerini giyen sağlık çalışanları, ellerindeki dövizlerle biran önce savaşın durmasını istedi. Platform adına konuşan Sağlık-Sen Bursa Şube Başkanı Gökhan Yünkül, "Sağlık çalışanlarımızı temsil eden beyaz önlüklerimizi çıkardık. Siyah önlüklerimizi giydik. Gazze’de artık beyaz önlüğün anlamı kalmadı. Kanla lekelenerek kızıla boyanan önlükler yıkılan enkazların tozu toprağıyla siyaha döndü. Bizlerde hayatını kaybeden Gazzeli sağlık çalışanlarımız için siyah önlükler ile meydanlarda onların yanında olduğumuzu haykırıyoruz. 45 gündür, insanlığın rafa kaldırıldığı, hiçbir ayrım gözetilmeksizin bebek, çocuk, genç, yaşlı, kadınların dünyanın gözü önünde canlı yayınlarla soykırıma tabi tutulduğu bir vahşeti seyretmekteyiz ve şahit olmaktayız. Bizlerin seyretmeye dayanamadığı bu görüntüleri Filistinliler bizzat yaşamaktadır" dedi. Ortada hastane kalmadığı için sokaklarda sağlık hizmeti vermeye çalışan bir avuç sağlık çalışanı belki de dünyanın en zor şartlarında bu işi yapmakta olduğunu ifade eden Yünkül, "Sağlık malzemesi olmadan ellerinde kalan ne varsa onunla sağlık hizmeti vermeye çalışan Gazzeli sağlık çalışanı kahramanları Bursa’daki sağlık çalışanları olarak selamlıyoruz. Uluslararası hukukun, savaş hukukunun, uluslararası ceza hukuk kurallarının ve insan haklarının yok sayıldığı bir tabloda inisiyatif sahibi olacak merciler ve Devletler bu vahşetin önüne geçmek yerine, bunu teşvik edecek açıklamalar, tavırlar sergilemekte ve bu soykırımın ortağı olmaktadırlar. Terör devleti İsrail’in hayasızca saldırılarının başladığı 45 gündür 17 bin 500 insan katledildi. Bunların 7 bine yakınını çocuklar oluşturmaktadır. Evet, BM Genel Kurulunda 1989 yılında imzalanan Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ile birlikte tüm dünyada 21 Kasımda Dünya Çocuk Hakları Günü kutlanıyor ve bu sene de kutlandı. Böylesi bir günü ihdas eden BM ve alt kuruluşları 45 gündür saatte 5 çocuğun öldürüldüğü, dünyada en kısa sürede en çok çocuğun katledildiği Gazze’de yaşanan soykırımı basit üzüntü ve eleştiri açıklamaları ile geçiştirdiler" diye konuştu. Birleşmiş Milletlere ve UNICEF’e seslenen Yünkül, "Batının hegemonyası altına alınmak ve tutulmak istenen bölge ve ülkelerde çocukların mahrumiyetlerine dair kötü karne yayınlamakla şöhret bulan bu uluslararası kuruluşlar 45 gündür neden gözlerini Gazze’ye kapatıyor? Gazze, Dünya Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin ve gününün ne yanına düşüyor. Bu hafta bütün Dünya’da kutlanan “Çocuk Hakları Günü” ne anlama geliyor? Her zaman ve her şartta korunması, kollanması gereken çocuklar bilinçli olarak bu saldırıların hedefi olmaktadır. Çünkü İsrail’in nihai hedefi bir soykırımdır. Geçmişte yaşadığı soykırımdan kaçarak, sığındığı Filistin halkına karşı gerçekleştirdiği bu alçaklığın tarifi yoktur. Terör devleti İsrail bu süreçte dokunulmazlığı olan her şeye saldırdı. 22 hastaneyi, 55 kliniği kullanılmaz hale getirdi. 46 ambulansı bombalayarak yok etti. 60 basın mensubunu katletti. 80 cami ve 3 kiliseyi bombaladı. Yüzlerce okulu, Birleşmiş Milletler ofislerinin içine sığınan masum sivilleri bile bile bombaladı. Bizler, Filistin davasının ezeli ve ebedi savunucuları olarak ilk günden bugüne kadar bu insanlık ayıbına karşı durduk, durmaya da devam edeceğiz. Gücümüzün yettiği, sesimizin ulaşabildiği her yere bu katliamları duyurmak bizlerin asli vazifesidir" şeklinde konuştu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.