SON DAKİKA
Hava Durumu

#Dava

YENİŞEHİR YÖREM - Dava haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Dava haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Cumhurbaşkanıyla 28 yıl önce çektirdi! O fotoğraf yeniden gündem oldu Haber

Cumhurbaşkanıyla 28 yıl önce çektirdi! O fotoğraf yeniden gündem oldu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanlığı yaparken Bursa ziyaretinde fotoğraf çekildiği 10 yaşındaki çocuk, AK Parti Osmangazi İlçe Başkanı olarak görev yapmanın gururunu yaşıyor. Bursa’da 1985 yılında dünyaya gelen Adnan Kurtuluş, 38 yaşında göreve geldiği AK Parti Osmangazi İlçe Başkanlığı görevinde farklı gurur yaşıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanlığı yaparken Bursa ziyaretinde kalabalığı yararak kendisiyle fotoğraf çektiren Adnan Kurtuluş, o fotoğraf karesine gözü gibi baktı. Hayranı olduğu ve örnek aldığı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a 28 yıl önce çektirdiği fotoğrafı gösterdiğinde de duygu dolu anlar yaşandı. O günleri anlatan Başkan Kurtuluş, “1995 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir takım programlar için Bursa’ya gelmişti. O zaman İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıydı. Biz onu ekranlardan takip ediyorduk, büyüklerimiz de çokça bahsediyordu. İlk tanışmamız Milli Gençlik Vakfı’nda oldu. Cumhurbaşkanımızın orada yanına gitme fırsatı buldum. Fotoğrafta gördüğünüz üzere kendisi elini omzuma koydu ve bu dava bu evlatlarımızla yükselecek demişti. Tabi zaman gelip geçti, biz bu davanın içinde yetiştik. Gençlik kollarında görev aldık, il yöneticiliği yaptık, meclis üyeliği yaptık. Cumhurbaşkanımızın gençlere verdiği önemin örneklerinden biriyim. Kendilerinin tensipleri ile 2 ay önce o fotoğrafın çekildiği ilçenin ilçe başkanı olarak Osmangazi’de milletimize, vatandaşlarımıza, gençlerimize, hizmet vermeye gayret ediyoruz” diye konuştu. KURTULUŞ KONUŞMASINI ŞÖYLE SÜRDÜRDÜ; “Salı günü Cumhurbaşkanımızın daveti üzerine genel merkezimizde Bursa teşkilatları olarak İl Başkanımız önderliğinde bir araya geldik. Orada şehrimizi istişare ettik. Teşkilatlarla yakinen ilgilenmeye devam ediyor, bize moral ve motivasyonda bulunuyor. O süreçte de Cumhurbaşkanımızın yanına giderek çocuklukta olan bu fotoğrafımı, bu hatıramı kendisi ile paylaştım. Çok sıcak karşıladı, tebessüm etti. ‘Hay maşallah, teşkilatta çocuklarımız nasıl da büyüyor. Bu davada evlatlarımız göreve gelmiş, Osmangazi İlçe Başkanı olarak takdim edildiğimizde de kendi mutluğunu ifade etti. Bunları Cumhurbaşkanımızdan duymak mutluluk verici. O fotoğraf bizim için bir yaşanacak günlerdi aslında. Cumhurbaşkanımızla çocukluktan sevgimizin, muhabbetimizin olması ve hayat boyunca onu örnek almamız ve bugün Cumhurbaşkanımızın lideri olduğu AK Parti’de Bursa’nın en büyük ilçesi Osmangazi’de hizmet etme fırsatı bulduk. Bugünkü noktada bu fotoğrafla bu konumumuzu birleştirdiğimiz zaman aslında partimizin ne kadar kökleri olduğunu, partimizin gençlere ne kadar değer verdiğini, bu teşkilatta görev alan gençlerin bu memlekete hizmet etme yolunda önünün ne kadar açık olduğunun bir göstergesiydi aslında. Bu noktada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a çok teşekkür ediyorum.”

Erdek'te sürat teknesi faciası! Azrail'in adı: Alpinesti! O cinayette flaş karar Haber

Erdek'te sürat teknesi faciası! Azrail'in adı: Alpinesti! O cinayette flaş karar

7 Ağustos 2021’de meydana gelen sürat teknesi kazasında, evli ve 1 çocuk annesi Taşdöğen hayatını kaybetmişti. Elvan Fırat Taşdöğen, Ankara’dan ailesiyle tatil için Balıkesir’in Erdek ilçesi Sahil Mahallesi’ndeki yazlık evlerine gelmişti. Çuğra sahilinde denize giren Taşdöğen, bu sırada Ender Küçük’ün kullandığı teknenin altında kalmıştı. Kolu parçalanan Taşdöğen, kaldırıldığı Erdek Neyyire Sıtkı Devlet Hastanesi’nde yaşamını yitirmişti. Evli ve 1 çocuk annesi Taşdöğenin cenazesi, Ankara’da toprağa verilmiş, olayın ardından Ender Küçük, gözaltına alınmıştı. Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesinde müteahhitlik yapan, amatör lig ekiplerinden 1923 Mustafakemalpaşa Spor Kulübü’nün eski başkanı Ender Küçük, sevk edildiği adliyede çıkarıldığı hakimlikçe tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Şikayetçi avukatının itirazı ile Ender Küçük, çıkarıldığı mahkemece tutuklanmıştı. Bir süre cezaevinde kalan Küçük, sonraki süreçte avukatlarının başvurusuyla serbest kaldı. Soruşturmanın sonunda, Küçük hakkında ‘bilinçli taksirle ölüme neden olmak’ suçundan 6 yıla kadar hapis cezası talebiyle, Erdek Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan dava sonuçlandı. Küçük, taksirle ölüme neden olma suçundan dolayı 4 yıl hapis cezasıyla cezalandırıldı. Küçük’ün hakkında herhangi bir takdir indirimi uygulanmasına gidilmezken, amatör denizcilik belgesinin de 2 yıl süreyle geri alınmasına karar verildi. Erdek Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada yargılan Küçük ifadesinde, çok üzgün olduğunu belirterek, “Rahmetlinin ailesinin yaşadığı acıları anlıyorum. Aynı acıları benim ailem de yaşadı. Olaydan 1 ay sonra annem vefat etti, 5 ay sonra da babam vefat etti. Yüzde 94 engelli oğlum da şu an tedaviye cevap vermiyor. 35 yıldan beri araç kullanıyorum. Vergi mükellefiyim. Bugüne kadar başıma böyle bir olay gelmedi. Kırmızı ışıkta ceza yemişliğim yok. Olayın olduğu gün de kontrollerimi yaptıktan sonra açıldım. Süratim yoktu. Rahmetli suyun üstünde olsaydı, kesinlikle görürdüm. Kazaya sebep olmazdım. Allah kimsenin başına böyle bir olay vermesin. Kadere inanan bir insanım.” şeklinde konuştu. Elvan Fırat Taşdöğenin eşi Aydın Taşdöğen, bunun üzerine Küçük’ün yalan konuştuğunu ileri sürdü. Taşdöğen, “Beyana ek olarak zanlı yalan konuşuyor. Çünkü daha önceki yazılı savunmalarında da iki kişiyi gördüğünü söylüyor ve bu kişilerin arasında 5 metre vardı, birbirleriyle konuştuklarını gördüm diyor. Tanıklar da aynı şekilde açıklama yapıyorlar. Yani Burcu Hanım olsun, Mehmet Özcan olsun aynı açıklamaları yapıyorlar. İki kişi konuşarak yüzüyorlardı diyor. Kaldı ki hız yapmadım diyor. Direk olarak üzerlerine sürmüş. Hem yüzenlerin olduğunu görüyor hem tekneyi üzerlerine sürüyor. Şamandıraları kaçırıyor. Şamandırlar hem yatay, hem dikey olarak çekilmiş. Halkın anlayacağı, benim bölgeme girme diyor özet olarak. Bu sanık zaten savunmalarında da olduğu gibi herhangi bir pişmanlık göstermiyor. En üst seviyeden cezalandırılmasını talep ediyorum.” ifadelerini kullandı. Aydın Taşdöğen’in avukatı müvekkilinin beyanlarına katıldığını belirterek, “ Öncelikle Limanlar Yönetmeliği’nin 22 ve 14’üncü maddesine göre 2021 yılında yüzme alanı olarak belirlenen yer 200 metredir. Yani buradan anlamamız gereken şey, sürat teknesi gibi herhangi bir motorlu aracın yüzme alanına girmemesi gerekmektedir. Bilir kişi raporunda zaten alanın yüzme alanı olduğu belirtiliyor. Burada tekne kullanma eylemi yasak. Olaya şöyle bakmamız gerekiyor. Kara yolu olarak düşünelim. Trafiğe kapalı ve yaya yoluna açık olan bir yer düşünün. Burada birkaç aracın park ettiğini düşünelim. Bu araçların öncelikle park cezası yemesi gerekiyor. Orada park eden araçlar varken de bir aracın süratli bir şekilde yaya yoluna daldığını ve bir insana çarpıp ölümüne sebebiyet verdiğini düşünelim. Burada kalkıp şunu diyemeyiz. Orada zaten araçlar park ediyordu. Bu yüzden insanların dikkatli olması gerekiyor. Bunu diyemeyiz. Burası trafiğe kapalıdır. Bu yüzden zanlının tam ve asli kusurlu olduğu kanaatindeyiz. Biz şahsın amatör denizcilik belgesi olması nedeniyle, kendisi savcılık ifadesinde denizde iki kişiyi gördüğünü söylüyor. Denizde iki kişiyi görmesine rağmen, o iki kişiye doğrudan ve süratli bir biçimde sürüyor. Bunu şuradan anlıyoruz. Teknede bulunan iki şahsa ve aynı zamanda da tanığa teknenin önüne oturması söylenmiş. Çünkü hızlı bir şekilde kalkacak, bu kasıtla ve mantıkla hareket ediyor ve teknenin önünün kalkacağı hakkında bilgi sahibi. Şahısların teknenin önünde yük yaparak teknenin alabora olmamasını istiyor. Burada süratli bir şekilde hareket etme kastının olduğu kanaatindeyiz. İki kişiyi gördüğünü de çok açık şekilde beyan ediyor. Tekne trafiğine kapalı bir alandayken. Bu yüzden biz görevsizlik nedeniyle olası kasıt olduğunu düşünüyoruz. Görevsizlik kararı vermeniz gerektiğini düşünüyoruz. Bunun yanı sıra gerek beyanlarda gerek yargılama aşamasında özellikle keşifle, sanığın hiçbir şekilde pişman olduğuna dair bir beyanını göremedik. Kişi bazında ulaşılamıyor olabilir ama vekiller aracılığıyla da herhangi bir başsağlığı, buna yönelik herhangi bir yardım talebinde de bulunulmamıştır. Bu yüzden takdiri indirim uygulanmaması gerektiği kanaatindeyiz. En üst hadden ceza verilerek, herhangi bir indirim uygulanmasını reddediyoruz. Burada şamandıranın dışında olduğu öne sürülüyor ancak keşifte de gördüğünüz üzere otelin kendi misafirleri için belirlemiş olduğu herhangi bir geçerliliği olmayan alanlardır. Bir yan otele baktığımızda daha önce olabiliyor. Orası zaten 150 santim derinlikte olan, normal bir vatandaşın yüzün üstünde kaldığı alan.” dedi. Küçük, söz alarak, “Bugüne kadar verdiğim ifadelerin hiçbir tanesinde yanlış ifade vermedim. Ben o gün iskeleden ayrıldığımda iki kişiyi gördüm. Zaten onu söyledim. Onlarla benim alakam yok. Ben açığa gidiyorum ama rahmetli kulaklık takmış, antidepresan hap yutmuş. Suyun altındaki bir insanı görmem nasıl olabilir?” şeklinde savunmasını yaptı. Küçük’ün avukatı ise, “İddia edilen 200 metrelik bir sınır. Şamandıralarla ilgili Sahil Güvenlik’ten bir dosya içerisinde yazı var. Sürat teknesi diye sürekli üzerimizde bir baskı kuruluyor. O alan ve o alan arasındaki hızlanma mesafesi bilir kişi raporlarında mevcut. Kazanın onların dediği şekilde iddia edilen yerde olması durumunda zaten teknenin o şekilde hızlanabilme şansı yok. Bizim dediğimiz şekilde olduysa, zaten usul olarak bu durumda olmamamız gerekiyor. Kazadaki esaslı sebep şamandıra dışında bir kişinin yüzmesi. Müvekkilimin kusuru görmemesinden kaynaklı taksir yönündedir. Bunun özel yeteneğine ve oradan geçerim tarzında bir güven besleyerek hareket etme durumu yoktur. Dosya aşamasındaki hiçbir delille de bu sabitlemiş değildir. Pişmanlık göstermiyor diyorlar. Şu anda bile basın var. Televizyonlarda çıktı. Serbest kaldıktan sonra basının baskısıyla tutuklandı. Ne yaşadığını o biliyor. Pişmanlık duymaması gibi bir durum söz konusu olabilir mi? Buna bizzat en fazla şahit olan kişi benim. Yani karşı tarafı düşündüğü zaman, onunla iletişime geçebilmesi, böylece tepkiyi göz önünde bulundurup gelebilmesi çok mümkün değil. Dosya içerisinde pişman olmadığına, burada hareketleriyle veya sözleriyle herhangi bir durum yok. Biz bu nedenle öncelikle müteveffanın kusurunun göz önünde bulundurularak, şamandıranın dışında yüzmesi nedeniyle kazanın meydana geldiğini mahkemece göz önünde bulundurulmasını, bunun akabinde de neden olan indirimlerin uygulanmasını, dosya üzerindeki delillerden takdirden üst sınırın uygulanamayacak olmasını, mahkemenin bu yönde karar vermesini, ayrıca pişman olduğu, bundan mütevelliyi de indirimlerin uygulanmasını talep ediyorum.” dedi. Taşdöğen’in avukatı, “Sürekli belirtiyorlar, kişiler ön tarafa oturtulmuş, görüş açılsın diye. Fakat denizdekilerden birisi kendini zor kurtarıyor, birisi de rahmetli oluyor. Kişinin tekneyi oturarak kullandığı tanıkların ifadelerinde var,” dedi. Küçük, savunmasına, “1. Kural teknenin dengesini sağlamakla mükellefsin. Teknenin dengesinin sağlanması gerekiyor. Akabinde geri gittiğinde çevre kontrolü yapılması gerekiyor. Ben çevre kontrolümü yaptım. Şamandıranın dışında iki bayan gördüm ama benim gittiğim yerde o şekilde kimseyi görmedim. Ben kızlarımı teknenin önüne, teknenin dengesini sağlamak amacıyla oturttum” ifadelerini ekledi. Mahkeme; “Taksirle ölüme neden olma suçundan dolayı, takdirden de alt sırından uzaklaşılmak suretiyle, 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanığın eylemin bilinçli taksir boyutunda kaldığından dolayı 1/3 oranında arttırım yapılarak 4 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hakkında herhangi bir takdir indirimi uygulanmasına gerek olmadığından, sanığın amatör denizcilik belgesinin 2 yıl süreyle geri alınmasına karar verdi. Karar bu şekliyle istinafa açık olması suretiyle verildi.

İşten kovulanlar bu habere dikkat! O işçiye yapılan oyunu Yargıtay bozdu Haber

İşten kovulanlar bu habere dikkat! O işçiye yapılan oyunu Yargıtay bozdu

Yıllar süren davaya son noktayı koyan Yargıtay'dan işverenlere, "İşe iadeyi kazanıp mesaiye dönen işçilere lütfen samimi olun, işe başlatır gibi yapmayın, gerçekten iş verin" uyarısı geldi. Bir otelin pazarlama sorumlusu olan B.S., sosyal medya paylaşımları sebebiyle tazminatsız kovuldu. İş Mahkemesi'nin yolunu tutan mağdur işçi, işe iade davasını kazanınca eski iş yerinin kapısını çaldı. Eski işçisinin yaptıklarını içine sindiremeyen işletmeci, mesainin ilk gününde Covid 19'u bahane ederek B.S.'yi ücretsiz izne çıkardı. Bir süre sonra da sadakatsizlik sebebiyle işten çıkardı. Firmada çalışan onlarca kişi olmasına rağmen kendisinin dava dönüşü mesaisinin ilk gününde ücretsiz izne çıkarılmasına öfkelenen B.S., yeniden 2. İş Mahkemesi'nin kapısını çaldı. Salgın gerekçe gösterilerek ücretsiz izne çıkarıldığını, iş sözleşmesinin davalı tarafından feshedildiğini, davalı tarafın davacıya samimi davranmadığını, davacının günde 3 saat fazla çalışma yaptığını, yıllık izin kullanmadığını, tüm ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını, kötü niyet tazminat şartlarının oluştuğunu belirterek boşta geçen süre ücreti, işe başlatmama tazminatı, kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile kötü niyet tazminatı alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etti. Davalı patron ise, işe iade kararı sonrasında davacının işe başlatıldığını, işe iadesinden kısa bir süre sonra şirkete karşı sorumlu olduğu özen ve sadakat yükümlülüğünü ihlâl ettiği gerekçesiyle ikinci kez çıkarıldığını dile getirdi. Davacının davalı şirket ile rekabet hâlinde bulunan başka bir otelin Instagram hesabından paylaşımını yaptığını, davacının satış pazarlama direktörü olarak işveren temsilcisi konumunda olduğunu ve fazla çalışma ücreti alacağının olamayacağını, davacının ulusal bayram ve genel tatil ücreti ücreti ve yıllık izin ücreti alacağının olmadığını savunarak davanın reddini istedi. Mahkeme, işe başlatılması sebebiyle işe başlatma tazminatına hak kazanmadığı, davacının iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haklı olarak feshedildiği bu sebeple kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanmadığı anlaşılarak boşta geçen süre ücreti, işe başlatmama tazminatı ile kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine karar verdi. Davacı B.S., kararı istinafa götürdü. Bölge Adliye Mahkemesi, itirazları geri çevirdi. Kararı davacı, temyiz edince devreye Yargıtay 9. Hukuk Dairesi girdi. İşe iade davaları sonrası patronların samimi olması gerektiğinin hatırlatıldığı kararda şu ifadelere yer verildi: "Dosya kapsamındaki delillere göre davalı işverenin davacıyı işe davet etmesine rağmen davacıya fiilen iş vermediği, diğer işçileri ücretsiz izne çıkarmadığı hâlde davacıyı ücretsiz izne çıkartarak ücret ödemesi yapmadığı açıktır. Davacıya Covid 19 sebebiyle ücretsiz izin kullandırıldığı iddia edilmiş ise de 4857 sayılı Kanun'un geçici 10 uncu maddesinde işverene tanınan ücretsiz izne çıkarma yetkisinin hedefine uygun kullanılmadığı dosya kapsamındaki deliller ile sabittir. Davacının işe iade başvurusu kabul edilmesine rağmen aynı tarihte Kanunun hedefine aykırı şekilde ücretsiz izne çıkartılması, işe davetin ciddi olmadığı anlamına gelir. Böyle bir durumda gerçek anlamda bir işe başlatma kabul edilemez. Mahkemece dosya kapsamındaki delillerin değerlendirmesinde hata yapılarak davalı işverenin işçiyi usulüne uygun olarak işe başlattığının kabulü isabetsizdir. Diğer taraftan işveren davacının Instagram hesabında rakip firmanın reklamını yaptığını iddia ederek iş sözleşmesini feshetmiş ise de somut olayda davacının usulüne uygun şekilde işe başlatılmadığı açıktır. Bu hâlde iş sözleşmesi işe başlatmama suretiyle feshedilmiş sayılacağından, işverenin sonraki tarihteki haklı fesih iddiasının somut olayda münazara mümkün değildir. Açıklanan sebeplerle somut olayda davacı işçinin süresinde başvuru yaptığı hâlde işverenin davacıyı işe başlatma ve işyerinde çalıştırma konusunda ciddi olmadığı kabul edilmeli ve işe başlatmama hâline bağlanan hukuki sonuçların doğduğu kabul edilmelidir. Buna göre davacının ihbar tazminatının geçersiz fesih tarihinde peşin ödendiği anlaşıldığından ihbar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi isabetli ise de davacının hak kazandığı boşta geçen süre ücreti ile işe başlatmama tazminatı ve fark kıdem tazminatı alacağının hüküm altına alınmaması hatalıdır. Belirtilen alacaklar hesaplanarak davalı işverence davacıya yapılan ödemeler de dikkate alınmak suretiyle hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ve hatalı hukuki değerlendirme ile karar verilmesi hükmün bozulmasını gerektirmiştir."

Cem Garipoğlu'nun babasından dilekçe: Mezar açılsın, tartışmalar bitsin Haber

Cem Garipoğlu'nun babasından dilekçe: Mezar açılsın, tartışmalar bitsin

Münevver Karabulut cinayeti halen kan donduran ayrıntılarıyla Türkiye'nin gündeminde. Genç kız, 2009 yılında 17 yaşındayken vahşice katledilmiş ve katili Cem Garipoğlu olay sonrası 197 günün ardından kendi isteğiyle teslim oldu ancak cezasını çektiği cezaevinde 10 Ekim 2014'te intihar etti. Cinayetin üzerinden yıllar geçmesine rağmen Münevver Karabulut'un ailesinin acısı dinmedi. Baba Süreyya Karabulut, cezaevinde 9 yıl önce intihar eden kızının katili Cem Garipoğlu'nun mezarının açılmasını istemiş ancak yargıdan bu talebe ret cevabı gelmişti.  Önce Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı ardından Sulh Ceza Hakimliği, ardından ise Adalet Bakanlığı'na yapılan kanun yararına bozma başvuruları reddedilmişti. Bu kararlarla birlikte, yaklaşık 10 yıldır Garipoğlu'nun cezaevinde intihar etmeyip yurt dışına firar ettiğine ilişkin şüphelere son verecek olan 'Feth-i kabir' işlemi gerçekleşmedi. BABA GARİPOĞLU'NDAN SAVCILIĞA DİLEKÇE Sabah gazetesinin haberine göre Baba Garipoğlu avukatı aracılığıyla Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı'na oğlunun mezarına "Feth-i Kabir" DNA eşleştirmesi yapılsın talebinde bulundu. Dilekçede, Mehmet Nida Garipoğlu'nun oğlunun işlediği cinayetin üzerinden 10 yıldan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen, dönem dönem aralıklı fakat süreklilik arz eder şekilde konunun gündeme getirildiğine dikkat çekti. "ŞEHİR EFSANESİ HALİNE GELDİ" Konuyla ilgili halen magazin programcıları dahi özel konukların davet edilip, konuya ilişkin programlar yapıldığını söylenen dilekçede, "Toplumun belirli bir kesiminde karşılık bulması ve günümüz tabiriyle 'tık' alması sebebiyle olaya ilişkin geçmişte yaşananlar, sosyal medya ortamlarında komplo teorisi niteliğinde asparagas haberler aracılığıyla çarpıtılarak yayılmakta ve bu komplo teorileri bir noktadan sonra şehir efsanesi haline gelerek toplumun geniş bir kesiminde karşılık bulmakta ve bu yalanlara itibar edilmekte, sonuç olarak müvekkilin oğlunun ölmediğine, cezaevinden kaçırıldığına toplum inandırılmaktadır" denildi. "AİLECE LİNÇE UĞRADIK" Mehmet Nida Garipoğlu'nun da oğlunu kaybetmiş bir baba olduğuna dikkat çekilen dilekçede, olayın üzerinden geçen zamana rağmen acısının küllenmesine izin verilmediği, gerçek dışı ithamlarla ailenin de toplumu yanlış yönlendirilerek cezalandırıldığı vurgulandı. OĞLUNUN MEZARININ AÇILMASINA RAZI OLDU Münevver Karabulut'un babasının yapmış olduğu mezar açılsın talebinin reddedilmesi üzerine ailenin toplum nezdinde linçe uğradığı dile getirilen dilekçede, "Geçmişte yapılan otopsi raporu ile de sabit olan, fakat toplumun belirli bir kesiminde karşılık bulan ve tüm bu tarafları töhmet altında bırakan, ilgili kuruluşlara, (Savcılık, Adli Teşkilat, Cezaevi Yönetimi ve Adli Tıp Kurumu) olan güveni zedeleyen gerçek dışı iddianın araştırılması için, oğlunun mezarının açılmasına muvafakat (razı olmak) ve hatta talep edecektir. Böylece gerçeğin bir kez daha ortaya çıkarılmasını isteyecek kadar elem ve ızdırap duymuştur" ifadeleri yer aldı. FETH-İ KABİR VE DNA EŞLEŞTİRMESİ YAPILSIN Dilekçede, söz konusu iddianın gerçek ise ortada bir suç olacağı ve suçun işlendiği yerin de Silivri Cezaevi olması dolayısıyla söz konusu 'Feth-i Kabir' kararı alınması ve DNA eşleştirmesi yapılarak gerçeğin ortaya çıkarılması talep edildi. "EN KISA ZAMANDA FETHİ KABİR YAPILMALI" Münevver Karabulut'un ailesinin avukatı Rezan Epözdemir ise Garipoğlu aikesinin başvurusu ile ilgili, "Toplumun önemli bir kesimi, Cem Garipoğlu'nun intihar etmeyip cezaevinden kaçırıldığını ifade ediyor. Biz bu kadar fazla infaz süresinin olduğu bir süreçte bir tutuklu veya hükümlünün cezaevinden kaçmasının çok zor olduğunu ifade etsek de, Cem Garipoğlunun kaçıldığına dair toplumun her kesiminde yaygın bir kanaat var. Kamu vicdanı son derece rahatsız. Bu kapsamda biz Silivri Cumhuriyet Başsavcılığından ortaya çıkan delillerle CMK m. 172/2 ve 87/4 uyarınca fethi kabir suretiyle mezarın açılmasını talep ettik. Cem Garipoğlu'nun babası da 06.10.2023 tarihinde dosyaya dilekçe vererek mezarın açılmasını istiyor. Artık Başsavcılğın bir an önce kafalardaki soru işaretlerini gidermesi ve feth-i kabirin yapılmasına karar verilmesi gerekir." dedi.

6 yaşında evlendirilme davasında karar Haber

6 yaşında evlendirilme davasında karar

İstanbul'da 6 yaşında H.K.G.'nin evlendirilmesiyle ilgili gördülen davada mahkeme kararını açıkladı. Mahkeme, baba Yusuf Ziya Gümüşel'e 20 yıl, kız çocuğunun evlendirildiği Kadir İstekli'ye 30 yıl, anne Fatıma Gümüşel ise 16 yıl 8 ay hapis cezası verdi. KARAR ÇIKMASI BEKLENİYOR Yusuf Ziya Gümüşel ve Kadir İstekli'nin tutuklu, anne Fatıma Gümüşel'in tutuksuz yargılandığı davada 17 Temmuz'da görülen duruşma Yusuf Ziya Gümüşel'in avukatı istifa etmişti. 9 Ekim'de görülen duruşmada ise Yusuf Ziya Gümüşel'in yeni avukatı savunma yapmak için süre talep etmişti ve dava bu nedenle 23 Ekim'e ertelenmişti. Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada bugün karar çıkması bekleniyor. NE OLMUŞTU? Hiranur Vakfı'nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel'in kızı H.K.G., 6 yaşındayken 29 yaşındaki mürit Kadir İstekli ile evlendirildiğini söyleyerek şikayetçi olmuştu. H.K.G. ifadesinde çocukluğu boyunca her gün cinsel istismara uğradığını ve cinsel istismarın kendisine bir oyun gibi gösterildiğini anlattı. İddia üzerine Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatılmıştı. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianame geçen yıl aralık ayında 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Davanın ilk duruşmasının 22 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak olması tepkilere neden olmuştu. Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesi, duruşma tarihini öne çekerek, 30 Ocak'ta ilk incelemesini yapma kararı almıştı. Davanın ikinci duruşmasında ise Adli Tıp Kurumu'ndan gelen raporda H.K.G.'nin ruh sağlığının bozulduğu belirtilirken, cumhuriyet savcısı sanıkların cezalandırılmalarını talep etti. Davanın 3. ve 4. celseleri ise savcı mazeretli olduğu için ertelenmişti.

Yargıtay’dan emsal karar! 'Dedikodu' yapan işçiye kötü haber! Haber

Yargıtay’dan emsal karar! 'Dedikodu' yapan işçiye kötü haber!

Gece bekçisi olarak çalıştığı işyerinden kovulan genç, İş Mahkemesi'nin yolunu tuttu. Kıdem ve ihbar tazminatı talep eden davacı genç, fazla çalışma ücretlerini de istedi. Mahkemede ifade veren davalı şirket avukatı ise, davacının, talep edilen alacakların zaman aşımına uğradığını, hafta tatili ve genel tatil ücret alacağı bulunmadığını öne sürdü. İşveren, davacının işini doğruluk ve dürüstlük kuralına uygun yapmadığını, dedikodu yaparak işçileri birbirine düşürdüğünü, sözlü uyarılara rağmen davranışlarını değiştirmediği için iş sözleşmesinin feshedildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istedi. Mahkeme, davanın kısmen kabulüne hükmetti. Kararın her iki taraf avukatınca temyiz edilmesiyle devreye giren Yargıtal 9. Hukuk Dairesi, emsal nitelikte bir karara imza attı. Yüksek mahkeme, mesai arkadaşlarına iftira atarak, onların dedikodularını yapan işçinin tazminatsız kovulmasını yerinde buldu. Kararın sadece mesai saatlerinin hesaplanması yönünde bozulmasına hükmetti. Yargıtay kararında şöyle denildi: "Somut olayda; dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 2 bin TL fazla çalışma ücreti talep edilmiştir. Dava dilekçesinde talep edilen fazla çalışma ücretine hükmedilmiş ise de; ek bilirkişi raporunda hesaplanan miktarın uygun bir indirim yapılmadan fazla çalışma ücreti olarak kabul edilmesi, fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmadan karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir." denildi.

Yargıtay'dan flaş karar! Keyfi işten çıkaranlar dikkat! Haber

Yargıtay'dan flaş karar! Keyfi işten çıkaranlar dikkat!

Yıllar süren davaya son noktayı koyan Bölge Adliye Mahkemesi, soyut gerekçelerle işçi çıkarılamayacağının, geçerli fesih sebebinin işverence ispatlanması gerektiğine hükmetti. Kontrol analisti olarak çalışan işçi, değişen iş şartları sebebiyle pandemi sürecinde işten çıkarıldı. İş Mahkemesi'nin kapısını çalan mağdur işçi, fesih yasağının kaldırılmasıyla birlikte işverence kapı önüne konulduğunu öne sürdü. Herhangi bir evrak tebliğ almadığını, insan kaynakları sorumlusunun whatsapp üzerinden noter ihbarnamesinin ekran görüntüsünü gönderdiğini, feshin usulüne uygun olmadığını, tüm bu nedenlerle feshin geçersizliğine, davacının işe iadesine karar verilmesini talep etti. Davalı şirket avukatı ise; davacının pandemi sebebiyle ücretsiz izne çıkartıldığını, bu durumun davacıya tebliğ edildiğini hatırlattı. 'Değişen iş şartları ve iş organizasyonunda ihtiyaç bulunmaması' nedeniyle feshedildiğini, fesih yasağının sonuna gelindiğinde davacının iş görme ediminden faydalanılmaması sebebiyle davacının çıkarıldığını öne sürdü. Davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, tüm bu nedenlerle davacının davasının reddine karar verilmesini talep etti. Mahkeme davanın kabulüne hükmetti. Kararı davalı avukatı istinafa götürdü. Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) Hukuk DAiresi, emsal nitelikte bir karara imza attı. Kararda, patronların kafasına göre soyut gerekçelerle personel çıkaramayacağı vurgulandı. Kararda şöyle denildi: "Dosyanın incelenmesinden ispat yükü üzerinde bulunan davalı işverenliğin dosyaya ibraz ettiği evraklarla istinaf dilekçesine konu yaptığı, hususları delillendiremediği anlaşılmıştır. Fesih bildirimindeki fesih sebebi ile bağlı olduğu, fesih bildiriminde fesih sebebi olarak değişen iş şartları ve organizasyonda ihtiyaç bulunmamasının fesih sebebi olarak bildirildiği ancak davalı tarafın iş yerinde bu şekilde bir yönetimsel karar alındığına dair herhangi bir karar norm kadro çalışması yapıldığına dair herhangi bir delil sunulmamıştır. Bu şekilde yasal olarak işletmesel kararını ibraz etmediği gibi bu kararı keyfilikten uzak, tutarlı, sosyal seçim kriterleri dikkate alınarak ve feshin son çare olma ilkesine uygun şekilde ispatlayamadığı ortadadır. İlk derece mahkemesi kararınıj objektif değerlendirmeye dayalı istinaf sebeplerini karşılar yeterli yasal gerekçeye sahip olduğu kanaatine varılarak istinaf müracaatının esastan reddine karar verilmiştir."

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.